Bazen aklıma henüz var olmamış kişiler gelir. On veya yüz sene sonrasında doğacak olanlar. Henüz hiçbir şeyden etkilenmeyen, dertleri veya sevinçleri olmayan bilinçsiz varlıklardır onlar. Esasında var olmasalar bile bu bir gün var olmayacakları anlamını taşımaz. Yani evleneceği kesin olan iki insanın eninde sonunda çocuk yapacağını bilirsiniz. Eğer ortada bir engel olmazsa ki genelde olmaz, mutlaka yakın zamanda yeni bir üretimin gerçekleşeceğini öngörebiliriz. Bu rastgele gerçekleşen bir olay değildir bence. Bu yüzden var olmayan milyonlarca varlık hâlihazırda dünyaya gelmeyi beklemektedirler. 


Aslında bebekliğimizin ilk zamanları da tıpkı buna benzer. Sanki yaşamıyor gibiyizdir. Üzüntü ve acı duyarız fakat çoğumuz bebekken ne dertler çektiğini hatırlamaz. Yani bilinçsiz varlıklar olarak yaşarız. Mutlu veya mutsuz olmaktan bahsedilemez sanırım bu aşamada. Yine de önemli bir detay gözden kaçmaktadır. Henüz mutsuz olmasak bile gelecekte mutsuz olmayacağımız garanti değildir. Hatta daha da ileri giderek söyleyebilirim ki var olduğunuz andan itibaren aslında mutsuz olmanız kesinleşmiştir. Eğer hiç doğmamış olsaydınız tüm bunlardan bahsetmek gereksizdi ancak artık gerçekçi bir şekilde dünyadasınız ve karşınıza çıkacak şeylerin hesabını yapmak mümkün değildir. Yani insan doğduğu andan itibaren aslında yaşamın tüm getirilerinden etkilenmek mecburiyetindedir. Bu yüzden her insan doğuştan mutsuz olmaya mahkumdur. Nihayetinde bizim yerimize kelebekler mi mutsuz olacaktı, değil mi? Ne derseniz deyin, varlığınızı yok etmek haricinde bundan tamamen kaçmak imkansızdır. Bu yüzden öncelikle mutsuz olabileceğimiz gerçeğini iyi idrak etmemiz gerekir. Buna karşı yaptığınız her isyan anlamsızdır. Öyleyse insan ne istemektedir? Az mutsuz olmayı mı? 


Bana göre bu tamamen şansınıza bağlıdır. Hayatta çoğu şey talihle ilgilidir ve mutluluğunuz da buna bağlıdır. Yani yaşamaktan nefret eden iki insanın arasına düştüyseniz hayat sizin için de mutsuzluklarla dolu geçebilir. Sürekli aşağılanmaya maruz kalmış biri için yaşam çekilmezdir. Daha en başında hayata gelmeyi seçemediği için -ki bu bile insan için en büyük talihsizliklerden biridir- birçok şey onun için belirlenmiştir ve bu kurallara göre yaşamak zorunda bırakılmıştır. Nerede, hangi ailenin içine doğduğunuz talihinizi belirler ve mahkum olduğunuz mutsuzluk dereceniz de buna göre değişim gösterir.


Fakat hayatta sonsuz değişken vardır ve her şey baştan sona aynı gidecek diye bir kaide bulunmaz. Yine de burada umut vadetmekten ziyade insanın nasıl bazı mutluluklara ulaşabileceğiyle ilgileneceğim. Bu fikir insanlığın tüm üyelerine uyarlanabilir mi emin değilim fakat çoğumuz tamamıyla tek başına yaşamayı sürdüremez. Çünkü sahip olduğumuz her şey diğer insanlarla ve canlılarla ilgilidir. İnsan düşünen, planlayan, tasarlayan ve üreten bir canlı olduğu için eylemleri tümüyle etkileşime geçebileceği şeylerle bağlantılıdır. Dolayısıyla mutluluğun en temel şartı bence çevremizde bulunan kimselerle ilgilidir. Önce aile, ardından dostluklar gelir. Eğer aile içindeki sorunlarınız katlanılamayacak düzeydeyse vay hâlinize. Bunun yanında dostum dediğiniz kimseler de size zarar veriyorsa çok mutsuz olmanız için hiçbir engel kalmamıştır.


Sanırım yaşamı çekilir kılan en önemli üçüncü şey her şeyinizi paylaşabileceğiniz yeni bir aile oluşturmaktır. Bu elbette ebeveynlerimizin kurmuş olduğu aileden tamamıyla farklıdır. En azından bir kısmı kendi seçimlerimize dayanan ikinci aile fikri, insanların kolay vazgeçemediği bir gerçekliktir.


Toplumda yaşanan onca kötülüğe rağmen çoğumuz, yeni bireyleri dünyaya getirmeye devam ederiz. Açıkçası çocuk yapma düşüncesine ne çok katı ne de çok yumuşak bakıyorum. Bence bu hayatta karar vermesi en zor şeylerden biri. Zira şu anki düşünceme göre insan henüz var olmayan birini dünyaya çekmekle belki de yanlış yapıyor olabilir. Olabilir diyorum çünkü var olmayan birinin kimseye ihtiyacı yoktur. Buradaki esas muhtaç taraf halihazırda yaşayan iki insandır. Yani onların sevmeye ve sevilmeye olan ihtiyacı öyle yüksektir ki çoğu zaman çocuk yaparken hiç düşünmezler bile.


İşte toplumun belki de en yanlış yönlendirilen gerçekliklerinden biridir çocuk yapmak. Çünkü nihayetinde her bebek büyüdüğünde yaşamı kabul etmeyebilir. Zorlu mücadelelerin içine bıraktığımız bilinçsiz yavrularımız kendi arzularımıza kurban olabilir. İşte bu yüzdendir ki tüm bunlar iyice düşünülmesi gereken mühim konulardır. Zira bir kere var ettikten sonra o kişi tamamen sizden bağımsız bir kişiliğe bürünecektir. Eğer doğru şartları sağlayamazsanız varoluşlarının getirdiği her türlü mutsuzlukta kendilerini yaşamdan koparmaya yönelteceklerdir. Böyle olduğunda nelerin yaşandığını da siz var olanlar elbette büyük ölçüde deneyimlemişsinizdir. Dolayısıyla tek tavsiyem, tüm yaşadıklarınızı iyi anlamaya çalışarak ne yapmak istediğinize doğru karar vermenizdir. Başka canları yetiştirmeden evvel kendimize bakmalı ve mutsuzluklarımızın acısını başkalarına devretmemeliyiz. Aksi hâlde çoğumuz sırf mutlu olabilmek adına mutsuz nesiller yetiştirmeye devam edecektir.