Gömülüp gitmekle bir değildi bu

Ya da kaybolup gitmek karanlık dehlizlerde

Suyuyla yeşertip

Rüzgarıyla kurutan bir vadiydi sanki

Tattırmıştı bir kere her nasılsa

Ezgilerin serinliğinde kendi gırtlağına sarılmayı

Söz söyletmezdi, -bana öğüt vermeyin!-

Anlam çıkarmayı haram kılmıştı

Şairane bir edayla sarsılınca kalem

Hayatın tam kalbine doğrulunca namlu

Bir anda yok olurdu bu puslu alem

Pırtısını dahi toplamazdı

Tozları kalırdı raflarında kalbimin

Ateşi işte bunlar başlatırdı...


Vazgeçtim artık kendimi sakınmaktan

Ölüm demek gönül yaralarıyla göçüp gitmek değil miydi?

Savaş yerleri, meydanlar ve sürgünler yerli yerindeyken

Yaşamak da neyin nesiydi?

Bunu bildiğimdendi zaten uçurumlara koştuğum

Hep bunu bildiğimden haddimi aştım

Onca yol uzanırken önümden gökyüzü hafifliğine

Bundandı şahdamarımı boynuma sıkıca bağladığım..