İnsan neden yazar? Aslında bu sorunun sayfaları dolduracak cevapları var ama ben şöyle bir kısaltayım: Anlatamadıkları için, yaşadıkları veya yaşamadıkları için, hissettikleri veya hissedemedikleri için, istediği veya istemediği şeyler için, özgür olmak için yazar. Aslında yazarın kendisine hep sorması gereken bir sorudur bu.

İnsan önce kendini yazar. Yazdığı her şey onu yansıtır, onu anlatır. Bir yazarın yazdıklarından nasıl biri olduğunu görebiliriz aslında. Her kelimesinde kendini anlatır, kendini ortaya koyar fark etmese de. Neyi sevdiğin yazar önce, neye karşı olduğunu, ne hissettiğini, ne konuştuğunu… Yani üstü kapalı biçimde kendini kanıtlamak, göstermek için yazar.

Aslında yazmak bir gereksinimdir. İnsan kendisini ifade etmesi gerekir. Kimi söyledikleriyle, kimi çizdikleriyle ve kimi de yazdıklarıyla… Söyleyemediklerini yazar. Söyleyemedikleri biriken lavlar gibi yanardağ olur ve insan tam da bu zamanda yazmaya gereksinim duyar. Konuşurken kelimeler sınırlıdır, duygular azdır. Yazmak öyle mi? Yazmak en uçsuz bucaksız şeydir.

İnsanı yazmaya iten şey yaşadıkları ve hissettikleridir. Aşkını yazar insan, nefretini, öfkesini, savaşını, barışını, umudunu yazar. Yazdıkça yazar, yazdıkça kendi dünyasını oluşturur. Zamanla yazdığı, yarattığı dünyasına hayran kalır. Uzaklaşmak ister gerçek dünyadan ve safça bu dünyasında kalmak için yazar.