İnsan bazen yalnız kalmak ister ya, hani o an, o dakika kimse olmasın, konuşmasın; aklını, fikirlerini daha fazla meşgul etmesin ister. Bazen de tam tersi, yanında birisi olsun, en azından tek bir kişi olsun ister. Çünkü yalnız kalırsa adeta kafayı yiyecekmiş gibi zihnindeki düşüncelere maruz kalır. Bu düşünceler beynini kemirir. Biri olsa, biri olsa da benimle konuşsa, bir şeyler anlatsa; aklımı, düşüncelerimi başka bir yere yöneltse der. Hani insan muhtaçtır ya bir insana. İnsan insanın kalbine muhtaçtır ya hani. Sadece küçücük bir sevgisine. Ama bu sevgiden de mahrumdur ya. O küçücük bir sevgiden bile. Tüm bunlara rağmen yine bir insan ve onun kalbini ister. Fakat o kalpler bizden hep uzaktır ya... Oysa insan ne garip bir varlıktır. Ne kalpsiz, ne düşüncesiz, ne gamsız, ne nankör, ne vurdumduymaz. Birden böyle düşününce yeniden yalnız kalmanın daha iyi olacağını anlarız ya. Ama sadece anlarız. Bu hislerimiz, düşündüklerimiz geçince yine bir insan olsun isteriz yanımızda. O an aklımıza sevdiklerimiz gelir ya, onlar da uzaktır bize, çok uzak. Ama belki bir o kadar da yakın...