insan kaç tane buhrana kucak açabilir? kaç tanesi ile başa çıkabilir? insan sarhoş olmadan nasıl uyuyabilir? yastığa kafasını koyduğunda, kırılmış camları, atılmış tokatları, otogarları, toprağı ve cenazeleri nasıl umursamadan gözlerini kapatabilir? gittiğim her yer ya da herkes, yaklaştıkça daha uzaklaşıyor benden. kimseye nüfuz edemiyorum artık ya da hiçbir yere ulaşamıyorum artık. yazdığım atlar gelmiyor, şiirlerim tarihi geçmiş ağrı kesiciler gibi, yastığım çok sert, mutfaktaki lamba da patladı. geçen babamın dolabını karıştırdım. belki ona ulaşır diye bir türkü söyledim. bir sigara yaktım, sabahına herkese bir yalan konuştum; iyiyim dedim, her şey yolunda.  değil, tabii ki değil... eklemlerim, damarlarım, akıl sağlığım bana sorun çıkarıyor. eskiden üşürdüm şimdi ise ürperiyorum. uzun süreli rüzgarlardan nefret ediyorum. önceden yağmuru izler, yağmurda yürür, şemsiyesiz, dünyanın sahibi gibi ıslanırdım. şimdi küçük odanın camına bir yağmur damlası çarpsa, aklım çıkıyor; boğulacağım diye. kaygıdan heba olan bir gençliğim var, adım atmaktan korktuğum anlar, bağlanırım diye yüz çevirdiğim kadınlar, yazılmamış romanlar ve henüz ağlamadığım hüzünlerim var. kendimi sıkıyorum, muhtemelen bir gün patlarım; annem çok üzülür ve hiroşima... bir de nagazaki. ikna kabiliyetimi yitirdim, kimseye ikna olamıyorum. o kurduğun cümle yalan, hayır öyle hissetmiyorsun, şu an keyif alıyormuş gibi rollenme benden nefret ediyorsun, evine gitmek istiyorsun, beni dinliyormuş gibi davranma, cümlem bitince ‘’ben’’ diye başlayan bir hikaye anlatacaksın... insan uyum sağlayamadığı zaman bildiğin şempanze, pek bir farkı yok. tam olarak burada ben muzla beslenen o adamım. dinlediklerinizi dinleyemiyorum, sevdiklerinizi sevemiyorum, güldüklerinize maalesef gülemiyorum. dengesini kaybetmiş bir akrobat, lastiği fırlamış bir kamyon, vaazını unutmuş bir vaiz gibi aranızda geziyorum. insan sarhoş olmadan nasıl uyuyabilir?