M’nin yüzü hakkında düşünüyorum. Sürekli. Sürekli.


Kundera insan yüzleri için şuna benzer şeyler diyor:


“Yüz, insan türü için bir seri numarası gibidir, bir barkod. Ama daha fazlası değil. Yüzü, o insanın o insan olduğuna dair bir bilgidir, daha fazlası değil. İnsanları ellerinden, gövdelerinden, yürüyüşlerinden tanımaya çalışabilirsiniz ama bu keyifsiz bir uğraştır ya da buna üşenebilirsiniz. Bunun yerine yüzlere bakmayı yeğleriz. Yüz eğlencelidir, muhteşem eğlenceler vaadeder. Yüz’deki bilgi başka hiçbir yerde yoktur ama tüm bunlar sadece fiziksel bilgilerdir daha fazlası değil. Bir insanın yüzü onun karakterine veya ruhunun derinliklerine dair herhangi bilgi içermez.


Üstelik kendi yüzümüze aynada baktığımızda dahi, “ben”i açıklayan şey, “yüz” değildir.


Evet. Her yüz’deki özellikler kazara ve eşsiz bir şekilde bir araya gelmişlerdir ama bunlar, öyle büyük bir anlam içermezler. Gözler, dudaklar, burun ve diğer tüm şeyler bir barkoddaki ince ve kalın çizgiler gibi düşünülmeliler. ”


Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği’nden bazı sahnelere bakıyorum. Thomas ile Teresa’nın hallerine: Thomas’ın sürekli yüz’e, ve onun bilgisine sahip olmak için kıvrandığı, ellerini sürekli Teresa’nın yüzünde gezdirdiği hallerine. Onun yüzünü yakalamak, kıstırmak, sıkıştırmak, ve bilgisine sahip olmak istediği hallerine. 


Ama kitabın yazarı yüze sahip olmak onun sahibine sahip olmak değildir, diyor.


M’nin yüzü hakkında düşünüyorum. Sürekli. Sürekli. Onu anlatan tüm bu kombinasyon, gözler, dudaklar ve burun kazara ve eşşsiz bir şekilde bir araya gelmiş olmalılar, diyorum. Ama bu kazara ve eşsiz şekilde bir araya gelişte Kundera’nın ve kimsenin anlayamadığı bir güzellik var. Bunun hakkında ben yazacağım. M’nin yüzü hakkında. Ve yüz’de insanın ruhunun derinliklerine dair bazı işaretler ya da bir takım bilgiler var olabilir mi, diye bir kuşku duyulmasını sağlayacağım.