Bir daha dünyaya gelsem, yine aynı şeyleri yaşamak isterim. Yaşadığım her anın güzelliğinden, mutluluk dolu olduğundan değil. Bilâkis sevginin ne olduğunu bilmeden var olduğum bir aile ve tek başına büyük hayaller, yapılması gereken yanlışlar, isteyerek çekilen acılar vardır bu tekrarda... Hepsi bugünkü benin nedeni, güzel fakat acı dersler aldırdı seçimlerim ve mecburiyetlerim. Mesela ben önceden inanırdım insanların sözlerine, sebeplerine... Oysa insanın beş harfini tanıdım, tanıttırdı insanlar. İnsanı insandan tanımak gerekirmiş, kendi türünü (ki çoğu zaman bunu kabul etmezler) kendilerinden öğrenmek gerekirmiş. Su gibilermiş mesela, belki içine dolduğu kabın şeklini alamasalar da lağım kokan basit ruhlarına göre şekil değiştirirlermiş fakat çokta akıllılarmış. Ya insan böyleymiş, tanıdım ben, gördüm onları, seslerini de duydum hem. Çok bir şey beklenmezmiş, var olabildiği her yere reklamını yaparmış ve öyle güzel üst insan gibi konuşurlarmış ki gören hayran kalırmış. Ya okudum ben ordan biliyorum. Sadece bir terazileri varmış, o en iyi niyetli görünende bile varmış (kendilerini çok güzel saklarlarmış), kendini öyle bir gösterirmiş ki bunu gören inanmazmış, insanmış ama sonra terazisi ağır basınca istemese de onda da olduğunu görürmüşsün. Sonra çok plan yaparlarmış ve sürekli çalışırmış o terazileri, ondan yorulurlarmış belki kim bilir.. Kimisi yetenekliymiş çok güzel kılıfları varmış, o teraziye koyacak bir şeyi kalmayınca toplanırmış hemen, fakat insan işte bazen düşermiş maskesi, görülürmüş. Hem de o kadar görülürmüş ki, bu sefer konuşurmuş...