"ANLAMLANDIRMAK"
Şüphesiz ki hepimiz bir anlam arayışındayız, yaşadığımız şeylere anlam katmaya, değer biçme meylindeyiz. Peki bunu ne kadar hayata geçirip, ve ne ölçüde başarılı oluyoruz? Yazar ısrarla hayatın anlamının bir acıda, mücadelede ve yaşamınızda sizi sarsan bir olayda mevcut olduğunu anlatmaktadır ki sonuna kadar haklıdır. Şöyle bir geriye dönüp bakarsanız, istisnai mutluluklar hariç aklınıza ilk gelecek olan hüzünleriniz ve kötü yaşantılarınızdan kalan anılarınız olacaktır. Hayatta anlam bulmakta böyle başlıyor bizi sarsan olayların içinde iken, nedenlerini, sebeplerini sorgularken, bunlarda bir anlam bulma çabasıdır.
“Yaşamak acı çekmektir; yaşamı sürdürmek, çekilen bu acıda bir anlam bulmaktır. Eğer yaşamda bir amaç varsa, acıda ve ölümde de bir amaç olmalıdır. Ama hiç kimse bir başkasına bu amacın ne olduğunu söyleyemez. Herkes bunu kendi başına bulmak ve bulduğu yanıtın öngördüğü sorumluluğu üstlenmek zorundadır. Kişi bunu başarabildiği takdirde, onur kırıcı bütün rezilliklere karşın gelişimini sürdürecektir.”
1933- 1945 dönemleri arasında Nazi Almanyası soykırımları’nın yaşandığı bir kampta yaşamaya çabalayan psikiyatrist, nörolojist ve aynı zamanda yazar olan
Viktor E. Frankl ele aldığı gerçek yaşantısı ve gözlemleri sonuçlarında kitabını yazmıştır. İçerik açısından daha çok psikoloji ile ilgilenirken özellikle “LOGOTERAPİ” kavramını sık sık kullanır ve bunun üzerinde de özellikle durur. Logoterapi: Yunanca 'logos' yani 'anlam' kelimesinden türetilen logoterapi, Viktor Emil Frankl tarafından geliştirilen, yaşantıda anlam bulma, insanı yaşadığı duruma ilişkin iyimser bir bakış açsına yönelten, yani bu yönde teşvik eden durumları izah eden bir kavramdır. Aslında yazar insanın içinde zaten var olan bir durumu sadece “Logoterapi” kavramıyla daha da somutlaştırmıştır. Çünkü, insana bazı ıstırap veren, huzursuz eden içsel durumlar her ne kadar derin manalı da olsa zamanla yerini yeni duygulara ve düşüncelere bırakma eğilimindedir. İnsanın kendisi sonsuz değilken duyguları ve yaşamında kazandığı bazı hisler nasıl sonsuz olabilir? Her zaman bir değişim söz konusudur. Ve yine aynı şekilde acıda anlam bulmak, çaresizlikte kendine tutunmak, yaşadığımız bir duruma anlam yüklemek, anlamlı kılmak elbette şüphesiz güzel bir şey ama önce kendini farkına varmak yaşadığın sevinci kederin boyutuna göre anlam yüklemek, bazı şeylerin özünün “Sen” olduğunu bilmek yaşadığımız şeyi daha anlamlı kılar. Ve başka bir ifade ile de bazı şeylerin değişeceğine inanmak ve sonra çabalamak, değiştirebilmek… bu konu ile alakalı çok sevdiğim bir şair olan Behçet Necatigil de bu durumu bir şiirinde çok güzel işlemiştir.
“ Çaresizseniz Çare Sizsiniz” der
“Düşün… Kim üzebilir seni senden başka?
Kim doldurabilir içindeki boşluğu sen istemezsen?
Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen?
Kim yıkar, yıpratır seni sen izin vermezsen?
Kim sever seni, sen kendini sevmezsen?
Her şey sende başlar, sende biter.
Yeter ki yürekli ol, tükenme, tüketme,
tükettirme içindeki yaşama sevgisini.”
Behçet Necatigil
Bazen çok derin açılar çektiğimiz zamanlar olur. Acı çekerken yıpranıp tükendiğimizi hissediyoruz ki elbette bir diğer yüzü de budur ama diğer yüzü anlam bulma, çabalayıp o durumdan kurtulma ve güzele ulaşma hissidir. Hayatta bazı acıları anlamak ve hissedebilmek için yaşamak gerekir. Yaşadığınız durumun anlamını fark edebilmek ve sonrasında hayata katmak gerekir. Değerli yazarın yaptığı gibi…
Anlamlı bir yaşam temennisiyle. Keyifli okumalar