Hafifçe bir yaprak oynuyor ağacın dallarında. Kuş uçtu. Issız bir an başladı. Issız çünkü kuş uçarken ağaç evrildi, üşüdü, sessiz kaldı. Yoluma devam ettim. Yol benimdi, ayaklarımı yere bastığımda toprak sustu. Eğreti bir gülümsemeyle yürüdüm. Eğildim ve başlattım toprağın yürüyüşünü. O günden sonra ben ve toprak beraber yürüdük. Bazen ölümle, bazen hayatla. Ve bazı şeyler öğrendik, beraber.
Gecenin koynunda bir kadın uyudu. Karanlık sustu, ayın yüzünde burukluk var. Kadın uyudu ve yalnız kaldı dünya. Çırpınışını görmedi kimse gözlerinin. Uyudu kadın ve bir çığlık karanlığa bağırdı. Kadın neden uyudu? Soğuk en güzel yerinden geçti gecenin. Üşümek hissini yerin altından hissetti canlılar. Canlı diyorum çünkü kadın uyuduğunda yerin altında başlar hayat, üstünde ölüm.
Duvarlar boyunu aştı dünyanın. Betondan kelimeler dökülüyor avuçlarımıza. Bir harf büyüdü gırtlağımda. O günden sonra inandım, harfler de büyür. İki harf yan yana geldi, bir oldu. Ali ata binemezdi. Ayşe hiç ılık süt içemezdi. Savaş vardı ve harfler erken büyüdü. Ali protez bacak giydi, Ayşe erken göçtü. Göçtü diyorum çünkü geriye hiçbir şey kalmadı. Harfler erken büyüdü ve erken öldü.
Sevgili dünya, sevgisiz insan bir araya geldi. Anlaşamadılar, bir kavga tutturdular. Kaynakçılar çoğaldı, her eve bir kaynak ustası atadılar. Yaralar yandı yanmasına ama kalp kabuk bağladı. Ve daha çok yandı yara. Yangınlar başladı. İlk bizim ev yandı, sonra muhtarın evi derken ormanlar... İnsan kazanmaya başladı kavgayı. Alkışlar koptu, başlar gitti. Başsız insanlar çok mutluydular.
Durdum. Benimle birlikte yürüyen her şey durdu. Uçan ne varsa, uyuyan kimse, Ali ve Ayşe, başsız insanlar hep beraber durduk. Bir an her şey çok güzel oldu. Nefes aldım ve bağırdım. Duyan olmadı.