karmaşıklığın içindeki muhteşem kompleksi keşfettiğimizde daha yalın bir hayat sürebilir miyiz? insan varoluş sancısı çekerken yaşamaktan tat alabilir mi? bu iki sorunun bağlamında var olmak ya da olmak tanımı nasıl yapılmalıdır? çünkü, düşünce ve eylem birbirini daima tamamlar mı yoksa eksik noktalar bırakıp insanı araştırma yapmasına mı iter?

bireyin varoluşsal sahaya indiğinde akıl-ruh-beden sac ayaklarından hayat diyagramına geldiğinde ben olmak nedir? çünkü bu soru kişinin öz bilincinin farkına varmasına sebebiyet verir. bu sebebiyetin öngörüsünde kişinin merkezi konumunu anlamasına ve bu anlamın ötesine geçerek kendini reddederek, yani beni, ben içinden çıkartıp üst bir benlik bilinci kurulması tezahür gösterir. bu göstergenin ön sözünde insan olmak için ''kendini arındır'' cümlesi sunulabilir.


peki kendini arındırmak nedir? buda'dan hareketle, kendini arındırmak, acılarından ve arzularından sıyrılarak hem maddesel hem de metafiziksel yenilik, olarak adlandırılabilir ya da anlamsızlığın içinde yeni bir çeper keşfetmektir. bu keşfin diyagramlarında asıl sorumuz olan özlük tanımı nasıl anlatılmalı ve anlaşılmalıdır? çünkü özlük insanın temelidir. yani buda'nın demek istediği özsüzlükle yeniden kendilik bilincini inşa ederek var olmanın yeni yamaçlarını bulmuş oluruz. bu buluş insana yeni bir anlam ve sorumluluk yükler. yani kant'ın tanımıyla: yeni bir ödev ahlakı veya ahlakı öteleyip inşa edilmiş tam bir flu alan bırakmayan kök bulmaktır. bu kökün sunmuş olduğu yeni hayat tarzı insanı hala insan bırakacak mıydı?