İnsanım, düşmeye olan çocuksu merakımla. İnsanım, kaldırılmaktan duyduğum utanç ve kaldırana duyduğum sonsuz merakla. O kadar insanım ki kötü bile denebilir adıma; ben öyle insanım ki iyi oluşumdan bahsederken genelde 'özünde' eklenir başına.


Savaşmaktan büyük tutkum yok; düşman güçlüyse mağlubiyetin kederine, düşman güçsüzse zaferin sarhoş eden neşesine bağımlıyım. İnanmaya tapar ama gerçekten kandırılana kadar her şeye şüpheyle bakarım. Sevmeye yetkinim ama bu yeteneğimi hiç beni sevenlerin üzerinde test etmedim.


Bazen beşer diyorlar adıma ve ben bir yarım uyak için 'şaşar' oluveriyorum. Yolumu şaşırıyorum, kimi sevdiğimi bile şaşırıyorumbazen; kimi sevmem gerektiğini... Bazen öyle bir an geliyor kim olduğumu şaşırıyorum.


Ayaklarım yere bassın istemediğim için kuş olmak istiyorum, çünkü biliyorum ki yerdeyken daha fazla yere çakılamıyorum. Hep biraz düşecek, hep biraz çarpacak, hep biraz çakılacak, hep de biraz mahvolacak yerim olsun istiyorum. Yerdeyken tutup kaldıracak, sivriliklerimi yok edip yaralarımı sardıktan sonra daha iyi bir uçuş deneyimi için ardımda bırakacağım insanlar istiyorum.


Bencil olduğumu kabullenemiyorum ama bu hayata dört kolla sarılmak için iki tanesine daha ihtiyacım olduğunu biliyorum. Hayatımda sürekli başkalarına ait cümleler kuruyor ama böyle kalemin başına geçip ucunu sivriltir şirklere düştüğümde, hep daha önce elini tuttuğum cümleler arıyorum. Yıllardır aynı semtte oturuyor fakat sokaklarında kendime hiç rastlamıyorum.


Ben insanım, o kadar insanım ki bunun her şeye yeteceğine inanıyorum. Ben insanım ve varoluşun ilk anından beri başıma bundan daha kötü bir şey geldiğini hatırlamıyorum.