nasıl acıyoruz allah'ım,
bu göğün altında nasıl iyi değiliz böyle
sen ayet indirdin de
biz isyan çıkaramıyoruz ki allah'ım
bulanıyoruz bu suyun içinde
üstüne çıkamadığımız her şeyin,
dibine çöküyoruz.
damarımda depresan
yüreğimde müphem hanım varken
böyle, bu çamurun içinde
iyi değilim
allah'ım; müphem hanımla aramızda gözler, şiirler, yollar, denizler, sen, sakarya, ankara, ağzım, uçurumlar, su birikintileri, kutsal kitaplar, muhammed, isa, annesini kaybetmiş bir çocuk, günebakanlar, bakamayanlar, sıradağlar, sabah beş, kahve, tütün, eller var.
müphem hanımla aramızda bir ömür var.
iç içe geçtikçe
melankolik gözlerle bakıştıkça böyle
hareleniyoruz bu başsız, ortasız ve sonsuz şiirin içinde.
ellerimden tut allah'ım, kayboluyorum
küçükken beni
her ağladığımda oysa,
sarar sarmalardın
büyüdükçe gözyaşları görünmez mi oluyor?
kolların mı küçüldü yoksa?
benim küçüldü allah'ım
ben büyüdükçe kollarım küçüldü
şu aklımdakileri alıp ipe dizsem
havalar da iyi gidiyor
güneşte hepsini birer birer kurutsam
fotoğraf albümündeki çiçek koleksiyonuma eklesem onları,
adına da intihar müzesi desek fena kaçmazdı allah'ım.