Bir ağıt yükseliyor semaya,

Yalnızlık ağacının tepesinden...

Sonlanacak olan şu hayatın

Damarlarında kalan son kan damlaları,

Bulutlarından geri damlıyor aciz mahluğun tepesine..


O yorgun yüreğin içindeki pislenmiş duvarları,

Söyleyin kaç damla kan paklayabilir?

Yaşarken ölmüş olan şu insanı,

Öldüğünde kim geri getirebilir göçtüğü köyden koparıp?



Kimseler demez mi ayrılma bu limandan?

gittiğin yolun dönüşü yok...

Kimseler almaz mı dersini tarihin acımasız tekerrüründen?

Ölüyü diriltmek zordur tamam da 

Yaşayan insanı öldürmek niçin kolaydır bu kadar?



Bir kurşundur geçen şakağından içeri.

Temizlemek istercesine içeride kalan umutsuzlukları...

Bir düğüm urgan gerek, boğazını sıkan 

Çözmek için boğazındaki diğer kördüğümleri...



İşte bi o kadar kolaydır kurtulmak feleğin çemberinden,

Zalim kader ödetir bedelini geride kalanlara. 

Alır son kez intikamını ölüm kervanıyla göçen ruhların.. .

Fakat insanoğlu bu, ölen suçlu kalan güçlü

Kaç masumun canı süpürür yardıma ihtiyacı olanların önündeki engelleri?