Geceler yurduma unutuşlar sunduğunda

Karanlık denizlerin alnacından beni bulurdu yeminim

Sürgün pazarlarımı doğururdu sancılarla

Çünkü pazar yerindeydi güneşlerle dolu kademim

Bekleyiş halkımın yüreğini soğutunca

Apansız sefer kuşanıp kavgaya atılırdı yeminim

Karanlıkta yerine sığmayan yıldızlarla çatışan

Başına ham ipekten yapılmış tüfekler çatan yeminim

Nefesi kan kokan ölüm alayları yurduma girdiğinde

Sızıyan göğsüme doğrultulurdu ağlayışın namlusu

Artık yeminimi bulmuşlardı ya köklerimin ağzından

İşte ben oradaki

O pazar yerindeki töhmet şafaklarıma yenildim

*

Kıştı, soğuktu, zemheriden artık

Birkaç intizar curnatası

Sonra birkaç ayak yeknesak ilerleyişle

Terk eden rüyalar üzerine halkıma unutturuldu yeminim

Rakamlarla dolu kâğıt tepeleri tarafından

Bana boşluklar doğuran anlamsız incinmeler

Anlamsız ahlâk kuralları lütfedilip

Pazar yerlerim dahi yasak edildi

Oysa benim yeminim

O sevil baharları, mülevven baranları ve katmerli gülüşleri

Halkıma müjdeleyendi

Benim yeminim halkıma katışıksız hislerini uyandıran

Onların pişmanlık ırmaklarını kurutan

Garbın zamancıl tepelerini mahvedendi

Bana dayatılan esaret dolu o paspal düzenden

Hıyanet kokuları halkımın kulaklarında yankılanırken

Benim yeminim mayasında hüma kuşları dolu memleketleri silkindirendi

Silkindiren çünkü yurdumun kendini bulması

İnsana hayvan olmayı öğrettikleri mekkâr yürekler çağında

Göğüme ulaşamayan akbaba ordularınca engellendi

*

Ah bu zalim hıyanet!

Bu zalim hıyanet başından kökler doğurmasaydı

Benim hüma kuşlarım çıkrıklarında halkımı seyrederdi

Çocuklarımı seyrederdi cüret tarlalarında oynayan

Doğumdan şerbetler içip koynundan terleyen

Bana pek edip şecaat dolu yüreklerini

Akbabalar ile alay eden

Çocuklarımı seyrederdi çıkrıklarında benim hüma kuşlarım

Ah bu zalim hıyanet

Bu zalim hıyanet başından kökler doğurmasaydı

*

Bana hileleriyle gelen sabahlar yenilirdi yeminime

Yüzyıldır boynunu büken ruh çağırışlardan yankılansaydı

Dağlardan haykırırdı hüma kuşlarım çetin serzenişle

Kulaklarınızı açın artık!

Zira bu sessizlik zalim fırtınalara gebe

Bu sessizlik aman diletmez bileklere

Bana ihanetleriyle gelen kengeşler yenilirdi yeminime

Kadem yaradılışından halkımın ayak sesleri bir tokmak gibi

Benliğini kavgamda bulsaydı, düşmanımın kapılarını dağıtsaydı

Başlarınızı kaldırın artık!

Zira yeminim küserdi çıkrığıma da yorgun yüreklerime de

Alnım kavkımın üzerinde o dik bakışlarıyla durmasaydı

*

Madem yıpranışlar sunuyordu bana yaşam yaralar gibi

Öyleyse ne gerekti kanat açmış hüma kuşları halkımın göğünde

Ne gereği vardı bana koynunu kapamış satırları dile getirmenin

Beni kahramanlık ezgisinden mahrum bırakıyorsa ülkemde

Ne gereği vardı çatışmanın, ne gereği vardı yenilmenin

Halkımın şirpençe gürültüsü yankılanmıyorsa düşmanımın düşünde

Bana vadedilen yalnız intizar ise yurdumdan

İşte oradaydı bozgun beldelerim

Hüma kuşlarım asırlar sonra vahşeti gördüğü zaman

İşte oradaydı

O pazar yerindeydi artık töhmet şafaklarım ve hazin yenilgim

O pazar yerindeydi hatırlanacak olan yeminim

Köhne kuyuları kurutacak olan medeni diasporam...