Uzayan, uzayıp giden yollar var bakışlarımda

Bir devinimin iç yüzü

Umutsuzum

Hiçbir varış noktam yok

Bir inzivanın eşiğindeyim

Hiç gelmeyecek bir uçağı beklemek gibi

Havalimanının 7 metrelik camları ardından

Bir bira alıp öyle başlasam diyorum

Yok yok

Bir bira yetmez

Süresini kestiremediğim bu bir başınalığa

Ben iyisi mi birkaç koli alayım

Yüzden birkaç tane koli

Kasvetli bir kasımın başlangıcında

Tüm inançlarımın kıyıma uğradığı

Tüm çiçeklerin kısırlaşmaya başladığı

Bu kaçıncı son mevsimlerdeki

Ve artık benim için bir başlangıç var mı?


Ben kalbimin masumiyetini bir hurcun içine tıktım

Ve kaldırdım dolabın o en üst rafına

Kışlıkları çıkardım

En kalın yünlüleri

Kat kat kuşandım üstüme

Hala çok üşüyorum

Yetmiyor hiçbir iplik tomarı titrememe

Parmaklarınızın bana teğet geçmesine

Değmeyin

Sakın değmeyin bana!

Dokunduğunuz yerlerin ardı kokuyor

Ruhunuzda hangi bitki yetişiyorsa

Kokmakla kalmıyor, büyüyor bıraktığınız tohumlar

Yerçekimine boyun eğerek

Derine, derine, derine

Çok sürmeden çürümüş bir cesede dönüşüyorlar

Değmeyin işte bana!

Çıkarıp yıkayamam üstümü

Üşürüm, çok daha üşürüm

Zaten orada bana değecek biri var mı?

Göremiyorum

Midemi ekşitiyor bu faili meçhullük


Ve ben şimdi ne zaman gözlerimi kapasam

Nehirler karşılıyor beni

Debisi yüksek, viskozitesi alçak

Dayanamıyorum yeniden aralıyorum göz kapaklarımı

Oysa yalnız bir saniye geçmiş

Zamanın viskozitesi de ne alçak!

Tanrım ne olur duy beni

Yolla artık o uçağı bana

Falımda yazıyor gitmek zorundayım

Ama söz!

Bulutların birkaç yüz metre üstünde

Yol boyu seni anacağım

Ki sana daha yakın olursam

Daha iyi duyarsın beni

Tanrım kulağıma çalınan bir adım/adam sesi mi?

Biri mi geliyor?

Hazırım hadi dokunsun bana!

Sıkıldım yanımdaki çokluklardan

Bir o kadar yalnız olmaktan

Tanımadığım bir yüz yolla bana

Tanıdığım gözleri olsun...

Fakat ses uzaklaşıyor

Çok sürmeden hırıltılı bir soluğa dönüşüyor silüeti

Tıpkı sporları döl vermeyen bir mantar gibi

Ve bu artık kaçıncı son bilmiyorum

Başlangıçtaki