İran sineması her türlü iktidara, baskıya, savaşlara rağmen mücadelesini sürdürüp, kendine özgü sinema koşullarını yaratmış bir sinema örneğidir. Köklerinden aldığı bu tohumlarla olsa gerek sinema sanatında işledikleri konular filizlenmiştir. Bu filizleri yeşertenlerin en başında gelenlerdendir Abbas Kiarostami. Sıradanlığın ardında gizli olan o mükemmellikle bizi buluşturan, gerçekçi anlatımıyla sinemanın eğlendirici pozisyonunda yer almayarak sinemayı tam da bu bağlamda amacı doğrultusunda kullanan yönetmenlerdendir. İçinde savrulup gittiğimiz, yok olmaya yüz tuttuğumuz ve yozlaştığımız şehir hayatına inat kamerasını kırsala çevirir Kiarostami. Telaştan etrafımızdaki o sıradan ama muazzam detaylar barındıran canlılarla iletişim kuramadığımızdandır her filminde ağaçları, çiçekleri ve toprağı bize göstermesi. Hemen hemen her filminde çiçek ve çiçek sulama sahneleri, ağaç ve bolca toprak vardır. Kısacası tabiatı izlettirir bize ve insanın kendisinin hiçbir işe yaramadığını düşündüğünde en azından tabiatı izlemesi gerektiğini bize anlatır.