Öldürdüğün kadar öleceksin 

Küflenen bir buket papatyadan fazlası 

Görkemini unutmuş bir vazosun artık


Katya;

Uzun süren yolculuklarda menzile varamadın

Çünkü menzili kendisidir insanın

İlahı kendisi

Toprağı kendisidir

Tapacaksa nihayetinde ona


Buhranlı çocukluğundan geriye

Ayaklarının üstünde duran bir şiir bırakıyorsun 

Anneli şiirler okuyorsun ağlamak için

İçinde yüzlerce yıldır söylemen gerekenler birikmiş

Birikmiş de bardağın kenarına oturmuş boyuna bir acı

Bir acı ki sokak başlarına kadar

Ne öncesi bilinir

Ne sonrası


Hayatını felaketlere hazırlama evresi bu

Ne olursa olsun dik durman gereken

başarısızlıkların arkasında bunalmaman ve 

kafanı rahat bir şekilde yastığa koyman gereken anlar.


Dik durmaya çalışıyorsun şimdi

Yollarına çıkan tümsekleri göz ardı ediyorsun

Islanmış ve soğumuş bir türküyü alıyorsun koynuna


Samimi dürüst bir dostluğu sarhoş ediyorsun

Bilindiğinden söylüyorum

Tüm kusurlarınla, kusursuz bir parçanın bütünüydün.

Ne zaman yutkunursam o zaman pişmanlıklarım boğazımı yırtar geçer.