Ne dua ne emir, canım, sesini duymak istedim kısacası. Ne gece ne gündüz olan akşamın puslu turuncu aydınlığında ben sırtından kaba ve ağır tekneler gibi kayarak denize karışan su damlalarını izlerken huzurun ruhu bir gölge gibi gökyüzünden üstümüze iniyor sanki, anın hoyratlığı yumuşuyor. Geceyle iç içe geçmiş güneşin altın rengine boyadığı dalgalar içinde yükselip alçalıyorsun, dünyanın yaratıldığı an bu. Kendi memleketimdeyim. Kendizasyon mahkemem kendi sınırlarımda çarmıha gererken beni, bir avuntu olarak aklıma tatlı gülüşün geliyor. Mavi kadife sesinde bu ağırlığa katlanabilirim sanıyorum. Gözlerimi açıyorum, gölgen bir düş gibi beliriyor ve gözlerimi yumuyorum ta ki sanki sen hiç orada olmayana kadar. Ne gece ne gündüz olan akşamın puslu aydınlığında, beni düşler içinde aynı darlığa hapsolurken, kaçtığım her acı altımdaki deniz gibi içimde metrelerce derinleşip...


Boğazımda yüklemi olmayan bir cümleyle eve dönüyorum... Beni anla.