Göğüs kafesimin içinde yaşlı bir orman var. Kökleri simsiyah toprağa karışmış, nehirlerin saflığıyla yıkanan… Yemyeşil ağaçları, ağaçların her dalında renkli kuşları olan…

Bu ormana her an yağmur yağar. Islak ve özgür bir maymun zıplar oradan oraya. Bir bukalemunun rengi gökyüzüne döner, bir baykuş arkasına bakar.

Bu ormanda her gün bir ağaç devrilir acılarımın üstüne. Bir yuvaya mezar olur, bin cenaze çıkar bir gecede. Çiçekler ağıt yakar, yılanlar ağlar.

Bu ormanda yangın çıkar her ağladığımda. Gözyaşlarımı ateşe verir, küle çevirir. Son soluğunu çeken hasta gibi tutarım nefesimi. Nehirler çağlar yangınlarımın üstüne.

Ben bu ormanı ellerimle diktim. Ellerimle yağmurladım. Ellerimle besledim, okşadım, öptüm. İçerisinde ibadet ettiğim bir sığınağım yaptım. Yalnızlığımı dilsizlerle paylaşabileceğim yuvam yaptım.

Şimdi en yüksek ağacın tepesinde, bir dalın üzerinde… Ayaklarımı sarkıtmışım. Yıldızları izliyorum.