İkilikleri bir yönden çok severim ama bir yönden de nefret ederim ama ne kadar inkâr etsek de bu ikilikler hayatta çoğu zaman karşıma çıkıyor. Misal bu aralar. Zihnim ne kadar unutmaya çalışsa da hormonlarım bırakmıyor. İnsanı hormonları yönetir derler zihnimde bundan ötürü bu merete bağlı. Tamam heh çıkış yok, her şey bitti, kurtul kendi yoluna bak diyorum sanki bu benim yolum değilmiş gibi ama TAK saçma sapan bir motivasyon buluyor ve aniden gaza geliyorum. Aslında içten içe geçici sahte bir şey olduğunu biliyorum ama işte nihilist olmanın getirileri, tutunacak bir dal buldun mu hiç düşünmeden tutunuyorsun. Sanki önümde kocaman bir harita ve en son model bir pusula var; bende gayet sağlıklı, dinç ve hazırım ama işte nereye gideceğimi bilmiyorum. Kaldığım yeri sevdiğimden ya da konfordan değil şayet istesem şimdi dışarı çıkar bir oraya bir buraya dolanır gelirim ama elinde sonunda buradayım işte. Ben ne anlatacaktım konu nereye geldi... Neyse öyle işte.


    Zihnim unutmak istiyor kurtulmalıyım bu kadar heyecan, istek, beklenti çok fazla ama bir yandan da işte bana hayat enerjisi veriyor. Ne öyle ne böyle. Ölümüm herhalde dünyanın en sakin adamı olmama rağmen adrenalinden olacak; ani bir heyecan ve işte bu evet. HAYIR, DEĞİL APTAL ADAM DEĞİL. Sanki bu hormonların ve zihnin arasında ayrı bir şeymişim gibi ne o oluyor ne o. Annesiyle babası ayrılmış ve süreklide tartışan bir çocuk gibiyim, olan bana oluyor. Bende çok sızlanmamalıyım aslında bu hallerimi seviyorum bana ilham veriyor ama bir noktada dayanamıyorum artık. Belki rüyamda bir şeyler olut deyip uyuyorum ve cidden de tek o odağımda olduğu için görüyorum. Sabah kalktığımda bir mutluluk geliyor yavaş yavaş akşama kadar gidip en sonunda tükeniyor; tabi sonrada tekrar şarj olup görmek için uyuyorum.


    Kimseye anlatmak istemiyorum sanki sözle kirlenirmiş ve sanki benimmiş gibi benim olmaktan çıkarmış gibi. Sadece yazmak istiyorum; yazdığım her şeye bunu sıkıştırıyorum, her birinde izleri var. Mantıklı olduğundan mı kesinlikle hayır bende ne arar sadece beni mutlu ediyor. Bir garip oluyorum tam olarak hoş denilebilir mi bilmem. Tabi yazarken bile üstü kapalı. Açıkça belirtilen her şey çok saçma da olsa embesillere yazılmış gibi geliyor. Mala anlatır gibi her şeyi açıklayanlardan nefret ediyorum. Neyse üstü kapalıya dönersek mesela geçenlerde zar zor -çünkü haritaları kullanmayı bilmiyorum- ‘olay mahallini’ buldum ve sanki heyecandan çıldıracaktım ayaklarım birbirine dolanıyordu az kalsın indiğim her merdivenden düşecektim. Sanki oyun haritasında yeni bir yer açılmış gibiydi. Ama bir yandan da işte yanıp tutuşsam da, donup kalsam da görünmek istemiyordum; sanki içimde bir korku vardı. Eve geldiğimde korku hafiflemişti. Tekrar ‘olay mahalline’ gitsem aynılarını yaşarım ama eminim tekrar gidicem.


    Ne kadar elimden kaçırma korkusu olsa da... Bak işte gene o isteksizlik geldi kimin umurunda beni çoktan unutmuşlarıdır bile. Neyse yine de biliyorum; o anki halim neyse ve ne istiyorsam sonrasını umursamadan onu yapacağım. Sadede gelecek olursak benim bu çok zeki hormonlarım sıkıcı hayatımı değiştirmem için benimle oyun oynuyor ama farkında değil gün geçtikçe yoruluyorum. Ne olacaksa olsun artık gerçekten sıkıldım. –Yarın sabah tabi eğer rüya görürsem hiçte böyle düşünmeyeceğim çok net biliyorum. Ben buyum işte kendi halinde bir kaçık. Bakalım eğer olursa ikinci gidişimde neler olacak o zamana kadar hayatta kalmaya çalışacağım.-