kirli bir duvar istasyon yanında

yalnız bir yangın musluğu, kırmızı

hüzünlü bir boşluk merdivenaltında

karışmış istasyon kahvesinin kadavrası

diğer cesetlerin arasına


bir rüya gördüm renkli bir duvar

önünde sen karşında ben

gülüşünü izlemektir en güzel hikâye

ve ben hiç görmedim gözlerinde ışıltıya dair bir ben

neredesin istasyon kahvesinin kadavrası

nereye gider en son bu banliyö hattı

dargınım

kim icat etti bu uzun yolları


şimdi bir uçurumun en ucundayım

ne varım ne yok

bir de sensizlik denen şu illet

ölmek üzereyim istasyon kahvesinin kadavrası

o kadar üzereyim ki yatağa her girdiğimde

çıkmamayı diliyorum korkusuzca

her geceyi geçirmek sabaha çıkmama dileğiyle

her geceyi geçirmek mutluluğun' dileğiyle

her geceyi geçirmek karanlık düşlerle


ölüm şimdi

bir yasemin kadar ötede


al beni yanına istasyon kahvesinin kadavrası

nerede uyuyorsan oraya

marş sesleri arasında al beni yanına

yorgunum hiç olmadığı kadar

hiç olmadığı kadar yaşadım son bir ayı

ve itiraf edeyim ıslatan yanağımı

yağmur değil gözyaşların

öl artık

öl düşümden

hayalini yap ve çek git bu şehirden

ama beni de götür

yapamam sensiz ben

yoruldum aynı duyguları hissetmekten

göster bana kirli duvarların' ışığını

ve yürüyelim ölümler boyunca istasyon kahvesinin kadavrası

çünkü metro istasyonlarında ne kadar varsan

o kadar yanımdasın


şimdi son kez tut elimi yaralı ellerinle

başı-mıza ne geleceğini bilmeden son kez

ve hoşça-kal istasyon kahvesinin kadavrası

kaçmadan sarıl bana istasyon kahvesinde


ölüm şimdi

bir yasemin kadar ötede