işte beklediğimiz o sabahlardan

işte o ellerden -çaylak ve yosunlu-

işte güneşin doğduğu o çadırlardan

sana, koşar adımlarla kavuşmak

ölümün, boynumda duruşu gibi olacak elbet.

//

çatlıyor alnımda onca kısrak

doğurmaktan, bereketten çatlıyorlar.

ele geçiren beni, o binbir hisler

memelerinden başlıyor; duru saçlarından.

fakat ne şehvet ne ısırmak gayreti

dupduru sevgime erişemiyor.

zaman -ta oradan başlıyor sabahları yemeye

senin göbeğinden, boynundan, ayaklarından.

insanlara tırmanıyorsa öfkem

beni susturuyorsa ketumluğum

sırf seni, bana bakarken düşlemekten.

//

bakışlarım gün ışığı gibi delip geçiyor eşyayı.

senden başka herkese dövüşe gider gibi yürüyorum.

//

bir kucakla beni

ister şefkatle olsun

istersen öldürmek gayesiyle

bir kez tenini

yüreğime yakın hissedeyim

birbirimize çarparken iki aydınlık güneş gibi

bütün bir evren sönüşümüzü izlesin

//

daha neler anlatmak istiyorum

kayaların renklerini

gördüğüm onca çiçeği

adını bilmediğim kuşları

ve onları yakalayan adamlarla dövüşlerimi.

sana anlatmaya layık bir şey yaşasam

gülümsediğin bir kuş olsam

bir sabah uyandığında aklında

düne dair hatırladığın bir ayrıntı olsam.