Herkesin hayranlıkla baktığı sevdiği veya korktuğu yerdir İstanBul.


"Gezilecek yer fakat yaşanılacak yer değil." cümlesini her daim duymuştur o.


Martılara, balıklara, şiirlere, aşklara yuva olmuş bir evdir kendisi.


En köhne sokağında en karanlık semtlerinde sıcak bir çocuk eline rastlayabileceğin yerdir İstanbul.


Eminönü'nde oltalarını atmış balık tutan insanların, Galata, Kız Kulesi gibi bir çok yerin hikayeleriyle dolu, sokaklarda şarkılarını söyleyen, vapurda müziklerini yapan insanların, martılara simit atan ellerin var olduğu bir yer...


Kimi için kazanma kapısı, kimi için şiirlerine meze. Herkes kendinden bir şey bulur İstanbul'dan.


Kötülüğü-iyiliği, saflığı-kurnazlığı, temizliği-kirliliği ve nice birbirinden zıt şeyleri harmanlar İstanbul.


Sokaklarında kalabalığı ve huzursuzluğu yaşayan da var, aşkın kokusuyla mest olan da...


Onca kalabalığın içinde yürüyüp kulaklığımı takıp aralarında kaybolma hissi beni her defasında mest etmiştir. Sokaklarında kaybolup pervasızca gezerim. Senede bir kere de olsa ziyarete giderim onu. Otururum bir semtine bir yerlere yetişmeye çalışan insanları izlerim kimi zaman. Denizine akıtırım sevincimi, üzüntümü. Yapmayı sevdiğim çok şey var onunla.


Ya sen?


Adına onlarca şiir yazılmış İstanbul'u hangi sayfasından okuyorsun?