Yine günlerden bir gün çokça sevgi beslediğim yakın arkadaşım, dostum, sevdiğim, bütün güzel ve klişe sevgi sözcüklerini yüzüne karşı söylemek istediğim ancak hiçbir zaman söyleyemeyecek olmanın boy boy hüzün yarattığı pek sevgili arkadaşıma karşı beslediğim bu duygularla yaşadığım karmaşıklık içerisinde depresyona girdim. Ki yaşı büyüdükçe artık depresyona girmek istemiyor insan. Sigara yakıyor, şarkı açıyor, bir şeyler yapıyor. “Kaç yaşına geldik ulan depresyona mı girelim şu saatten sonra?” diyerek kendimi motive edemediğim günlerden bir gün. Öyle kötü, öyle hüzünlü. Dokunsalar ağlarım belki. Leyla ile Mecnun dizi müziğini duyunca tutamadım da zaten bir ara, kavuşamayacak olmanın verdiği derin acı ile. Son çare artık aklıma bir şey geldi. İstihare diyorlar ismine. İşte bunu yaparsak Allah bize o işin hayırlı olup olmadığını gösteriyormuş. İlk gün bir denedim. Ulan heyecanlandım mı bilmiyorum, uyku yok, uyuyamıyorum. Rabb-ül alemin göstermeyecek bana, istihare boşa gidecek. Belim de nasıl ağrıyor. Yataktan indim, sert zeminde uyumaya çalıştım o gece. Uyuyamadım. Uyuduysam da o gece en azından on kere kesin uyandım uykumdan. Bir ara böyle huzurlu şeyler gördüm, güzel renkli şeyler gördüm ama uykuda mı gördüm uyandığım zamanlar mı gördüm anlayamadım tabii. Dedim ki ikinci gün bir daha yatayım istihareye. Bu sefer hiç tık olmadı. Üçüncü gün tekrardan yattım. Yine pek bir şeyler olmadı, ne olumlu ne olumsuz. Birkaç gün sonra arkadaşımla telefonda konuştuk. DGS'yi kazanamamış, anneannesi ölüm döşeğine yatmış, ablası babasıyla çok kötü tartışmış. E tabii bunları duyunca kendimden çok utandım. Teselli etmeye çalıştım hemen. Sonradan kendime dedim ki ulan kızın başında ne olaylar olmuş, sen istihare istihare diye kendini düşünüyorsun. Sonra baktım; üç gün istihareye yattım, kızın başına üç kötü olay gelmiş. Ben rüyamda hayırlı bir şeyler görmeye çalışırken Allah “senin bu iş olmaz” diye üç tane olumsuz olay göstermiş. E tabii durulttum gönlümü. Bıraktım bu işleri. Sildim de sonsuza dek.