İçinde anlamlandıramadığı bir acıyı taşıyordu. Bu acı güç mü veriyordu yoksa dibe mi çekiyordu? Dibe çekiyor olmalıydı... Yoksa bu durgunluk, hüzün neyin nesiydi? Ah anlam aramaktan yorulmuştu. Yarım kalmışlık mı ıstırap veriyordu yoksa? Bu acının, hüznün varlığına ölesiye alışmış ki en iyi anlarını, anın içinde kaçırıyordu. "Çalış. Anı yakalamaya çalış." diyordu biri ona. Dinliyordu onu, dinlemiyor değil. Ama anı; acısıyla, hüznüyle yakalamaya çalışıyordu. Olsun, sonuçta onlar da bir parçasıydı, tıpkı yarım kalmış hayatı gibi...