"İstiyorum baharı, dedi. Çekildi önünden Mümtaz. Arkasını dönüp kapıya doğru ilerledi. Tekrar, daha yüksek sesle söyledi Hale, istiyorum, sevgilim... Ellerinin tutuşunu istiyorum. Sen bir kaç günde ellerime doyuyorsun. Gözlerinin bakışını istiyorum. Gözlerime bakarken başka anlara gidiyorsun. Sıcak kollarını istiyorum, sen benim sarılacak kırık kanatlarımı görmüyorsun. Ne yazık, sevgilim. İşte gidebilirsin. Artık başka sözüm yok." Jale böyle söyledikten sonra arkasını döndü ve kollarını kavuşturarak başını daha yukarıda dik tutup pencereden dışarı baktı. Gözlerinden akan yaşların düşmesine mani olmuyor, burnunu ses çıkarmadan çekiyor, dudakları titriyordu. Mümtaz her zamanki katı yürekliliğini konuşturdu ve kapıyı sertçe çarparak kapatıp gitti. Bir çığlık kopardı Hale. Odada hıçkıra hıçkıra bağırarak ağlamaya başladı. Daha fazla ses çıkarmamak için sıktığı sağ yumruğunu ağzına götürdü ve yere çöktü. Gecenin ortasıydı. Apartmandaki herkesin ışığı kapalıydı. Mümtaz'ın kapıyı çarpmasıyla sadece karşı komşu uyanmış o da alışık olduğu bu durum için ışığını açmamıştı bile. Son 1 yıldır yaptıkları kavgalarından sadece biriydi. Ama bu kez Hale kararlıydı. Onu böyle yüzüstü bırakıp sürekli geri dönen bir adamdan bir bahar umamazdı artık. Kendi baharını kendi yaratacaktı. Tabi kendisi kış değilse... Eşyalarını valizine koydu ve tren istasyonuna doğru ilerledi. Onu en yakın arkadaşına götüren yol boyunca sessizce ağladı. Arkadaşı Candan onu memnuniyetsiz bir şekilde karşıladı. Yatacak yerini hazırlarken sessiz söylediğini zannettiği kötü sözleri duydu Hale. Sessizce valizini alıp kapıyı açıp çıktı. Gidecek yeri yoktu. Aklına teyzesinin kızı geldi ama daha bu yıl evlendiği kocası fazla huysuzdu. Bu durumda tek bir seçeneği vardı. Bir otele yerleşecek, başının çaresine bakacaktı. Mümtaz ise umarsızca geziyor, barlarda kadınlarla eğleniyor ve sürekli sarhoş olarak oteldeki odasına gidiyordu. Mümtazın huyuydu bu. Ne zaman Hale'yle kavga etse aynı otelde aynı odada kalır geceleri ise sarhoş dönerdi. Bu durum bir hafta sürer tekrar Hale'ye dönerdi. Ama artık bunun son bulması gerekiyordu. Ayrılığın sorumluluğunu bile alamayan bir adama sevgi duymuyordu artık Jale. Saygısı sevgisinden çok daha önceleri bitmişti. Hale otel odasına geldiğinde gözlerinin altı şişmişti. Uzandı ve öylece, makyajıyla ve rahat olmayan ceketiyle ve eteğiyle uyudu. Sabah uyandığında başka bir yatakta, daha geniş bir odadaydı. Sarhoş değildim, ama nasıl olur, burada uyumadığımdan eminim, dedi. Yüreğine yüklenmiş korku biraz sonra annesi Nalan Hanım'ın getirdiği ılık sütle sönmüştü. Annesine sarıldı. Öptü, kokladı. Son anlarıydı. Otel odasında sabah olmadan kafasına sıktığı o kurşundu bu hayalleri gösteren. Sesi duyan otel görevlileri hemen polise haber verdi. Onu kurtarmak için artık çok geçti. Bir bahar uğruna, nice baharı feda etmişti. Mümtazsa kalan ömrü boyunca kışı yaşayacaktı. Hiç bir sorumluluğu almadığı için sırtına sorumsuzluğunun acı yükü konulacaktı.