yaz sil, tükenmez kalem, ve o küçük yapışkanlı not kağıtları 

küllük ve sigara ve siren sesleri gecede

yüzleşme mektuplarını pullamışım, işler bitmiş 

uğurlanmışım bir de 

söze nereden başlasam da anlatsam ışığın aşağısında kaldığımı

nasıl tarif etsem sigaramın dumanı jilet

kıpırdamasın dursun öylece dediğim şeylere göz ucuyla bakarken 

beklemişim aslında bu gözlerimin bildiği bir gerçek

evim bildiğim durakta inecekken cam kenarı koltuğumu terk edememişim işte

üzerine duman sinen duvar gibi sararmış ertesilerden umduğum güneş

üçüncü parmağımın ilk eklemindeki nasır hep sevmektenmiş yazmaktan sanmışım

yaz sil bozulsun pürüzsüzlüğü kaderin tanrım

yeni bir ciğer ver sonra bana bu çok harcandı 

yeni bir alın ardından, yeni bir yüz, yeni bir cesaret daha


hâlâ, tükenmem diye diretirken elimde sıktığım kalem

hırsımı omzumdaki boşluğa sakladım,

kabullendiğim düzen elimde patlarken kaçırmadım da aklımı

seyir defterime renkli notlar düştüğüm kırık kopuk hazların hüznü, 

eşya diye topladığım hatıraların iki parmak arasında yanışıydı bu.

1 ile 1'i toplayıp 2 yazdığım kareli deftermiş yalancı 

ikisinden biri sıfır kalmalıydı

ve bu ben olmalıyım o yalnız, yalnız o kalmalıydı

yani sen yaz sil boz dağıt yarat tanrım 

umurumda değil neyi neye eklediğin 

ve de son durakların ışıklı renkli reklam panoları 

biliyorsun ya ben ışığın aşağısında kalanım

baktım;

varmışım işte derim yıpransa da etimle

varmışım işte 2 olmasam da kendimle 

çizik dolsa da alnım yüzümün kusuruysa da sevmek izleri 

varmışım işte kubbealtı bir viranda karanlık. 


şayet ürkütürse azınlığım ışığı, şu camsız duvarlardan çırparım uslanmayan telaşımı

şile bezi elbiselerim toz tutarsa şayet 

sıyırırım dilimden ulu bildiğim kuyruklu yıldızı

dudaklarım arasında fısıldayan özgürlük ıslığı bir an olsun susturacaksa gizlediğim adı

adım kalsın kulaklarda yüzleşsin mektuplarım.

zaten atlar dörtnala biliyorum ve piyangolara kader vurmuyor.