Saat dokuz buçuğu bir geçerken
Rüzgar usluydu.
Itri, -Senem’e aşık-
elleri cebinde zamana duyarsız,
Düşünürken Senem’i
Ayrıca tartarken aklında ahlak problemini,
Gürültülü küfretti.
Felsefenin lümpence konuşulduğu kulüpte,
Senem gibi bir problemle uğraşırken aklında,
“Ahlak” demişti biri,
“Nörolojik bir vakadır,
Gayrısını düşünmek fazlasıyla nahifliktir ve de hatadır!”
Manalı bakışlar perdesiydi cahilliğin.
Itri de zır cahildi,
Bilmiyordu Senem'i sevmenin denklemini.
Laf uzunca gevelenirken şuursuzca,
Itri, nöroloji denince dikilmiş ve “Ama” demişti
“Ahlak nörolojik ise nerededir bunun deneyi?”
Senem, o güzel ağzını yayaraktan mırıldanmıştı:
“Ayna nöronlar canımın içi, ayna!”
Saat dokuz buçuğu üç geçiyordu
Ve
Bulutlar göğün mavisinde oynaşıyordu.
Hiç olmayacak bir şeyken
Oluvermişti;
Senem’di karşısında duran.
Gaddardı bu kız,
Itri’nin kafasının en karışık
Ve benliğinin en zayıf anında
Bir sihir gibi
Çıkması ortalığa
-En hafifinden ayıptı-
Ve dolgun dudakları bereketi hayatın,
İnce elleri bir sanatkarın,
Saçları insanlığın tüm değerlerine vurulmuş
Sarı bir kırbaç gibi kapüşonunun önünden
Ay yarısı alnına saçılmışken,
Itri düşündü:
Aşağılığım ve hiç de dürüst değilim
Korkağım bir kuzgun kadar
Vahşiliğim leşe!
İşte karşımda hayatın rengi,
Ve açık söyleyeceklerimi duymaya zihni.
Ama
Korkağım bir köstebek kadar
Vahşiliğim karanlığa!
“Merhaba” dedi Senem,
Feyruzi bir mistik tınıydı bu
İçi titrerken
Itri,
Kendinde değildi.
Nefes aldı
Ya da
Aldığını sandı.
Saat dokuz buçuğu altı geçiyordu
Ve güneş bulutların ardındaydı, saklanıyordu.
Senem,
Gözleri kısık,
incelikli bir sanat eseri gibi
Burnu yukarıda konuşuverdi:
“Ahlak problemi seni
Pek ilgilendirmedi,
belli.
O zaman bilmek isterim yaşama dair düşüncelerini.
Söyler misin bana
solumak mı
Yoksa bilmek midir
Yaşamın denklemi?”
Hafif buğusu kalbinin
Seksek oynayan bir çocuk gibi
Bir orada bir burdayken
Itri,
Nefessiz kaldığını
Yeni anladı.
“Aşkın kimyası dediğin budur işte!“
Dedi içinden,
“Evrenin enerjisi patlar
insanoğlunun ruhunda,
Beter olursun,
karanlık madde falan aranmasın
Varoluşun izahında,
Odur işte sebep;
Körlemesine aşktır tüm zamanlarda.
Saat dokuz buçuğu dokuz geçiyordu
Ve birkaç yaprak, çimlerin üzerine
dönerek iniyordu.
“Aşk…”
Diyecek oldu Itri,
“Solumanın ruhu mu sence
Ve başa geldikten sonra
Bilmek mi yaşamı?”
Senem, şaşkın gözlerinin içinde fırtınalar varken
Güldü birden
Dedi ki “Ne hoş seninle konuşmak
Gam keder uçup gider hemen
Sirk falan gerekmez
Senin gibi bir nüktedan varken!
Ama
Söyle bana anlayamıyorum,
Aşk mıdır yaşamın bilgisi,
Ve solumanın bir çeşidi?
Peki hiç aşk yaşamamışsa kişi
Ne demeli?
Nerede bu bilginin temeli?”
Itri, kararırken yüreği umutsuzca,
dediği şey belliydi:
“Eyvah! Bunu soran bilmez aşkı,
Yaşamamış hiç,
Beyaz, renk bile sayılmamalı
Peki bir köre nasıl anlatılmalı?
Kavramlarla oynayarak
Ve de onların sınırlarını çizmeye çalışarak geçen zamana
çokça yanmalı!”
Saat dokuz buçuğu on iki geçiyordu
Ve köşede ıslak soluyan bir it;
Griydi ruhu
yol çamurluydu.
“Bir hikayeydi duyduğum”
Dedi Senem,
Ki kuşkuydu ifadesinin manası
“Bir meczup sarılmış bir ite
-hani şurada duran gibi hastalıklı-
Ahali ne yapıyorsun deyince,
Demiş;
Yarimin evinin bahçesinden geçtiydi gördüm,
Sarılmam ondan,
Belki yarimden bir esinti getirir
Ararım hiç yorulmam”
Itri, bir an durdu
Belki de şaşırmalıydı buna
Ama hissetmişti
Senem’deki kuşkuyu.
Senem'di devam eden
“Eğer aşk dediğin buysa
Korkarım kaybolmaktır bunun adı
Oysa demeli ki
Yaşam solumak ve de
Bilmektir bilgiyi öze doğru
Bu da farkındalık gerektirir,
Yazıktır eğer kaybettiysen yolu.”
Saat dokuz buçuğu on beş geçiyordu
Rüzgar kıpırdandı ve güneş kayboldu
Itri
Senem’e bakarken
İçine içine konuştu
-adının lügattaki karşılığı dahi aklımda mıhlı
‘Güzel kadın’dır anlamı,
hiçbir Senem senin kadar
Güzel olmamalı.
Lakin
Bilmenin temeliyse bilgi
Bilmeli ki bilgi ne tektir ne de daim
Daim olmayan hakikat
Dönüşür renkten renge,
Solur aklın sınırlarında
Aştı mı bir de aklı
Bilmecesi saklı kalır ötelerde
Öteleri ben bilirim diyen
Kaybolur ruhaniyetin dehlizlerinde
O zaman bilgi oyuncaktır meczup bir mahirin elinde!
Bu arada solumaksa yaşam bir de
Solu sen,
Ama bak,
Şu köşede gördüğün ağaç var ya
Hani yapraklarını döken
O da solur cismen!
Tüm bunları öteleyen
-ki ona bilgin derler
ya da ermiş kişi
veyahut bilmem ne falan,
Saklarken bilgiyi
-cevher de desen olur yani-
öylece
katılaşır bir kaya gibi;
Dogma olur öznesi.
Zamanla körleştirir göremezsin
Bir de zayıfsa temeli
Ve ıskalıyorsa hakikatin görecelisini
Yanlışlar senfonisi dogmalarla boğulur.
İşte solumak diyorsun ya
Gör o zaman yaşamak dediğin nicedir
Zor alırsın tek bir nefesi,
Yetmez taşımaya hamalın terkesi!
Senem, kafası karışık
Gözleri gölgeli
Ve bir o kadar güzeldi...
“Yani” dedi “bunların yoksa kıymeti
nedir elde kalan?
Yoksa aşk mı!
Hadi canım,
tek başına deliliktir teknesi
-ki ne yelkeni vardır ne de dümeni,
Kabul et
Karşılığı yoktur hakikatte.
Bilesin musallatsa sana böylesi,
Demem odur ki başın dertte!
Saat dokuz buçuğu yirmi beş buçuk geçerken
Zaman, ipi kopan bir uçurtma gibi
Fırladı gökyüzüne
Bir kuş kadar ürkek
Bir kanat kadar hafifti artık.
Itri’nin gidesi vardı
Gidip de dönmeyesi!
Karşısında Senem’in saçları uçuşurken rüzgarında zamanın
Nefes alası vardı
Bir de
Bilip de görmeyesi.
derin bir iç çekti:
“Ah Senem”
dedi,
“Çok konuştum
Aslında söyleyeceğim şey sade:
Ateşim gayrıdır bilinçten
Bilgi falan da istemem.
Arayışım
Tutkum
Işıldar en karanlık anımda
Zindanım aydınlık
Anla işte,
Saklısın nefesimde,
Fazla söze gerek yok,
Teslimim hakikate
Ve sanırım haklısın
Başım fena halde dertte!”
Senem’in gözleri parlarken,
Itri’nin yangınında,
Saat bir salıncak gibi eğildi Senem ile Itri’nin önünde,
Biri tutundu yelkovana, diğeri de akrebe,
Sallanırlarken yerle gök arasında
Senem söyledi,
Itri dinledi,
İtri söyledi,
Senem dinledi.
Sonrası,
deliliğin teknesinde;
Yelkensiz ve dümensiz,
Sonrası,
Tek nefeste...
K-ADAM
2021-07-14T15:30:23+03:00Sağol✌️
Maviydi gözleri
2021-07-14T09:34:26+03:00Harika bir yazı olmuş 👏🏻 tebrik ederim 🌼