Merhaba genç adam şimdi daha iyi misin?

Mutlu oldun mu?

İyileşmiş hissediyorum seni.

Lütfen dur, hiçbir şey söyleme.

Canım çok yandı biliyor musun?


Yuvasını bilmeyen kuşları aratmadı yokluğun. Sabahlara kadar şaraba karışmış gözyaşlarımı içtim durdum dört duvar arasında.

Müziğin sesi son seste, komşular pencere aralarında birbirlerine göz kırpıştırıp durdular.


Hayır, hayır sakın üzülme, gülümse çünkü ben hala ilkbaharı hayal ediyorum gözlerinde.

Kır saçların yoldaşın oluyor mu? Bilmiyorum.

Ama ben hala karanlıkta yolumu aydınlatan sakallarına çarpa çarpa bölünüyorum.

Ve daha sonra iliğime kadar inen karanlığa gözlerimi kapatıyorum.

İlk heyecan ve ilk acı ile yokluğuna başkaldırıp

küfür ediyorum.


Ağırlığı omzuma oturmuş bu acının sancıları geçmiyor, gün doğmak bilmiyor.

Ve bana gelmeni yasaklayan havasız tozlu raflarda kokuşmuş gerçeklerin geliyor aklıma.

Ve şimdi bu kadın ürkek küçük bir kız çocuğunun masumiyetinde tebessüm ederken sana:

Sen bir tutam kınayı avuçlarına çalarak gittin.

Olmamış düğünlerin olmamış gelinlerine...