Hayatımı yaşamaktan çok izliyor gibiyim. Doğduğum ben ve olduğum-oluştuğum ben arasındaki köprü, benim bu yolculukta yaşadığını zanneden bir izleyici olduğumu hatırlatıyor. İnsanlar sadece bir aracı. Geçtiğin köprünün basamaklarında size iyi ya da kötü anlamda itici kuvvet oluşturuyorlar. Varlıkları bu yüzden önemli. Ancak bir sonraki basamakta arkadaki mesafeye baktığında, orada gördüğün sen, bugünkü benliğinde tıpatıp özdeşleşmiyor. İşte asıl diğer insanların o basamaklarda kalması değil, aslında onlarla birlikte seninde o anda ve orada kalmış ve kendini bütünüyle taşıyamıyor olman, içindeki kargaşanın nedeni oluyor. Sürekli akan zamanda, sürekli değişen benliklerin içinde kendini tanımlaman bekleniyor. Ve bazen kalakalıyorum. Hayat isteklerimi, beğenilerimi değiştirmiş olabiliyor. Aynı basamakta bulunduğum insanın da. Bunun farkına varmadan akışa kaptırabiliyorsan ne ala. Ancak bu oluşumun bir kere farkına varıyorsan eğer; Basamakları yanında yürüdüğün kişiden kopabilme ihtimalini bilmek, benliğinin değişimini seyretmek , bu yüzdendir ki ne kendine ne de bir başkasının hayatındaki köksüzlüğünü kabule geçmek biraz daha ağır geliyor