İnsanoğlunu, içine doğduğu toplumdan edindiği tüm inanışların, tüm maddi ve manevi değerlerin ötesinde en temelde ikiye ayırmak mümkündür.
İyi insan ve kötü insan. Benedictus de Spinoza Etika adlı eserinde iyi ve kötü kavramlarının, sevinç ve kederi karşıladığı duygulanışlardan başka bir şey olmadığı görüşündedir. Yani sadece bir duygu seli! Ben bu teorisine katılmıyorum. Olaya metafizik açıdan yaklaşırsak iyi ve kötü bilgisinin, Tanrının insanoğluna yüklediği en temel umdelerden (esaslardan) olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla evet, iyi ve kötü kavramına sevinç ve keder eşlik edebilir ama nihai sonucu değildir. İyilik ve kötülük, insan olmanın insan doğmanın getirdiği Tanrısal bir yazgıdır. Hadiseye böyle baktığımızda biz insanların birbirimizden çok da farkımızın olmadığı görülür. Esasında hepimiz aynı özün var ettiği ve aynı özden beslenen iki ayaklı düşünen varlıklarız.
İnsanlık tarihine baktığımızda ise bir takım ihtiraslar uğruna nice savaşlar, nice acılar, nice katliamların yani kötülüklerin yapılmış olduğunu görmekteyiz. Ne yazık ki insanın hem kendi cinsine hem de bu yerküreye verdiği eziyetler, kötülükler hala da hunharca devam etmektedir. Oysa ki bu yerküre hepimize yeterdi insan olmayı başarabilseydik...
Sözün özü, var olduğumuzdan beri iyilik ve kötülük her daim kol kola gezmiştir bu yerkürede. Bazıları iyi taraftadır. Bazıları ise kötü olan tarafta. Bu bir tercih meselesidir. Dini terminolojilerde iyiliği temsil eden melek ve kötülüğü temsil eden şeytan metaforlarının, insanın içindeki iyi ve kötüyü karşıladığını onlara karşılık geldiğini düşünürüm. Yani melek de SEN şeytan da SEN. Hangi tarafı beslersek biz o'yuz esasında. İyilerden olmak dileğiyle...