sana benzeyen bir şiire rastladım asırlar sonra

onun kelimelerini dinledim

kelimelerinin anlattıklarını

ip izleriyle dolu boynumdan baktım sana

yaban çiçekleri ve dağ kokusunda

dokunmak istedim iyileşmenin çağrısına

iyileşmeyi öyle uzak bir yere

götürmüşlerdi ki

yürü yürü bitmiyor sonsuzluk gibi

yorulup çekildim kendimden.


göğsümdeki merdiveni gösterdim

karanlıktan kaçmışların mahzeniydi burası

sen de gördün ibrahim

o merdivenden tırmanırken yitirdiğimiz hevesleri

kapımıza bırakılan yağmura küsmüş bir bulutu.


Islak bir yağmurluk gibi çıkardım seni üzerimden.

bulamayacağım bir yere astım ibrahim.


evcilleşmeyen bir canavar bu gitmek

taze ten hevesiyle beni kemiren.

anlatamıyorum ama sen biliyorsun

her şiir, son şiiridir şairin

uçsuz bucaksız bir yol fikrinde

arkamdan bakan adamın

yüzü bulutlu bir gece yarısı, ışıksız.


öyle bir mesafe var ki aramızda;

çok yakınımdan geçiyorsun

ama bana değmiyorsun.