Kitaplarım ellerimde

ellerimde mürekkep izleri

-her iz ayrı bir hikaye-

bir an durdum

ben hariç herkes yürümeye devam ediyordu

yaslandım duvara, başımı kaldırdım

ben başımı ilk defa kaldırmışım

doğduğumdan beri ilk defa etrafa bakmışım.

Birden irkildim duvar soğukmuş -kış gelmek üzere-

Başım hala yukarıda sarsak adımlarla devam ediyorum.

Gölgem artık beni takip etmiyor

güneş batmak üzere

rüzgar kulağıma bir şeyler fısıldıyor

ama ben bu dili bilmiyorum

gizli bir utanç kıskıvrak yakalıyor belimden

neden daha önce kaldırmamışım başımı

neden daha önce bakmamışım -bir mazeretim olmalı-

Biri tuttu kolumdan:

-Her yere haber salmışlar 

Bir günü yirmi dört saatin üzerine çıkarmışlar.

Arkama bakacakken kalabalık alıp götürüyor beni

şimdi zamanı telafi etme hayaliyle baş başayım

evet en baştayım.

Ama bir şey var düzeltemiyorum

Ah Tanrım bana yardım et

böyle ölmek istemiyorum.

Gözlerim ayakkabılarıma takılıyor 

alışkanlıktan olsa gerek hızla kaldırıyorum yine başımı

etrafta gizemli bir karmaşa

ben bu karmaşadan payıma düşeni almışım

bir düş, kursağımda saklı kalmış.

İnsanlar ne güzel yiyorlar yemeklerini

ben başımı kaldırdığım günden beri yiyemiyorum.

Kusur sayacaklar bunu oysa bir hevesti.

Bu sefer diyorum ben var olacağım -dans ile-

Sonsuz bir dansa kalkacağız

bedenlerimiz değil ruhlarımız dans edecek 

bilirsin ruhlar ölümsüzdür.

(Bilirsin ruhun ölümsüzlüğünü Adem yaratılmadan önce)

Vahdet-i vücud dedikleri Tanrı değilmiş, kendileriymiş

kendileriymiş dünyayı kaplayan.

Boğuk sesleriyle ayinler düzenliyor

bize sunduklarına razı olmamızı istiyorlar

hileler biriktiriyorlar bizim için

ben ise sadece dirilmek istiyorum.

Ne yapsam çıkaramadım kafamdan bu asiliği

gelmem bir daha buralara derken

bir renk cümbüşü miras kalmış bana

oysa benim gözlerim sadece siyahı görür

yüzyıllar boyu biz sadece siyahı gördük

diğer renkleri ise sırtımızda taşıdık.

Sandılar ki bu yağmurlar temizleyecek bu siyahı

renkleri alıp yetişmişiz ama fırçaları çoktan götürmüşler.

Seninki bir şans oyunu diyorlar

loş ışıklar altındayım gıcırdıyor dişlerim.

Kaç asırdır kaptırıyorsun aşkını?


Yaşam diyorum -tiyatro misali-

dramatik bir sahne.