Bira şişesinin dibinde bir kaç siyaset kelam edilir, Erkin Koray’ın solosu küçük odanın etrafında dolaşır, ucuz pastanın üstünde mum yok. Birisi doğmuş, birisi doğduğuna içiyor Jack. Benim ise kafamda kelimeler var, o var ve uzanıp uyumak arasında savaştayım.


Bugün iki fotoğraf aldım, siyah gözlerin üstüne çerçeveli gözlük, birinde parlayan diş var diğerinde büzülmüş dudaklar, kıvrımlı kısa saçların altında özlemle aradığım var, belki biraz utanç ve biraz çekingenlik var orada. Ancak ben bir şey gördüm, cesur birinin gülümseyen bakışlarından daha fazlasını, koltukta uzanıp sessizce yok oluşunu düşlerken depremin olmasını isteyen bir yakarış gördüm, güzel şeylerin olacağına inanan şeylerin üstüne inen darbelerin ağırlığında sessiz olanı gördüm. Çok güzelsin diye haykırmam boşuna Jack, bunu anlıyorum, buna alınmıyorum. Bak ellerim bu sıcakta çatlak ve ıslak ama sana uzanıyor, kendine biçtiğin tüm değerlerden daha öte bir sevgim var, ne diyebilirim ki güzelim.


Salak saçma şeyler yapasım var, herkes uyuduğu vakit dışarı çıkıp şarkı söyleyesim, dans edip çığlık atasım var anlıyor musun Jack. Hane içine bir coşku hali akar ya, sen yatağında uzanırken bile pişman olduğunu hissedersin ya öyle bir coşku bu. Onun coşkusu, fotoğraflarında bana dokunan bir şey var Jack. Kabul etmeyeceği güzelliği ile rüyaların efendisi kesildiğimi bilmiyor, acıyı yanımdayken kabul ettiğimi anlıyor, ona baktığımda iyi azizin kör bakışlarına sahip bir aşık görüyor, iltifatlar ölü, ayna gerçeğe her şeyden daha yakın, tartılar ve güvenilir rakamlar, sözlerin kafamı karıştıran kör bir adamın sayıklamaları diyor belki, kim bilir.


Ama hane o ilk yaz günleri güneşin yaktığı vadiyi düşünüyorum, güneşin tepede tanrı kesildiği yer, üstümde uzun kollu bir sararmış gömlek ve gri pantolonumla gergin olmam gerekenden daha heyecanlıyım. Uzaktan kısa eteğiyle bana doğru yürüyen kısa saçlı biri, suratında her şeye gülümseyen bir kaçış var gibi, gözlerinde bir çekingenlik ve meydan okuyuş, onu ilk görüp sarıldığımda kader iplerini gerdi, korkarak hata yapmaktan çekinen bir ruh intihar etti o gün, birisi vardı karşısında ve bir şeyler yapmasa hep pişman olacağı bir andı o.


Şimdi o anı düşünüyorum Jack. Yatağımda uzanmış uyku beni ele geçirmeden yakalayabildiğim kadar çok kelimeleri buraya doldurmaya çalışıyorum... Hane ben cimlere uzanıp elimdeki kamera ile seni uzakta telefonla konuşmanı çektiğimde içimde dolan tuhaf bir his vardı; sanki bir şeyi bulmuş gibi hissediyordum, benden uzağa savrulmuş olan şimdi yanımda, onu görüp güzelliğiyle gölgeleniyorum, bir tutam huzur var yanında, kocaman bir şans yumağı ile oynayan kedi gibi halimden memnun ve şükreden gözlerim de parlıyordu güzelim.


O his hala benle, hala yatağımda uzanırken yarın sabah gideceğim iş ve sınavlarımın dertlerini düşünmüyorum, yarının kaygıları biraz daha uzak senle, sen uzaktasın ama pek uzak olmayan bir kükreyişin var fotoğrafında, bir mamuta yakışır nadir bir güzelliğin yayılır esen diyara; yanaklarında gördüğüm gözyaşlarını öpecek kadar cesur hisseden ben var, geceleri sarılıp bir şeyler mırıldanacak kadar geveze olan ben. Oysa ben hep sessiz biriydim hane, soğuk derler bana, fazla sessiz ve söyleyecek kelimesini esirgeyen biri, senin yanında ise başka bir ben var anlıyor musun, gerçek ben. Senle aramaya çıktığım rüyalar var. Kaybolmaktan korkmadığım yollar ve patikalar var.


Sen biraz yabancısın Jack, biraz uykum var ve odaklanmak biraz daha güç, anlayacağını biliyorum. Gece düşlediğim bir hayalim var, yanı başımda ne kadar güzel olduğunu bilmeyen onun hayali sarar, Morpheus’un parmakları düşlerime şekil veriyor, cadıları kazana attığı bir şeylerle büyülerini mırıldanıyor, üç kocakarı kahkaha atıyor, kelimeler uzaklaşıyor Jack, uykuya dalmadan önce hayaller daha cazip şimdi. Söylenecek her şey daha fazlası için azını kirletecek gibi, uzan ve rüyalar alemin de hayal et gelecek olanı, yere bastığı adamın sessi yayılıyor ve kimse duymuyor, yatmış ve sırtı su içinde, kalem tutan elleri terlemiş, canı biraz şeker biraz da karpuz çeker Jack. Pişmanlığı ile uzanır durur, yalnızlık çeker hane, uzakta olanın düşlediği bir güzelliğin içinde nefes aldığından habersiz, biraz kırgın hayata biraz da savrulmuş hane. Gözlerinin içine bakıp büyülediği gözlerden uzak uyumakta Jack.


Şimdi uyuyacağım, yazdığımı iki kez bakamayacak kadar uyku ezgilerini mırıldanıyor, af eyle Jack. Şimdi uyumaya bırakıyorum kendimi, zamanı beraber hunharca harcadığımız ve ölümsüz olup pişmanlıkla gözyaşları döküp tavanı izlediğimiz anı özleyerek son sigaramı yakmak isteyeceğim, canım kahve çekmiyor ama gözlerimi açıp kapadığımda uzanan seni görmek istiyor. Biraz horla, biraz da odayı kokunla kutsa, göbeğin şişmiş yanakların bensiz yastığa dağılmış ne fark eder. Sen oradasın ve ben gözlerimin görebileceği en güzel şeyi izlemekte olan bir rüya cini gibi şanslıyım. Birazdan efendim çağırdığında yok olmaktan, seni görememekten korkan bir aşığım güzelim. Şimdi bir ezgi duyuyorum; muhteşem günlerin habercisi, ne eridiğinde onlar, ne şiştiğinde bunlar, sen oradasın ve güzelliğin daimi bir parlaklıkla yanar ebedi ateşle kutsanmış olan, tatlı uykular.