Başka zamanda değil, kendi inimde yaratıyorum, benliğimde saklanan bir cüce oynaya dursun ben sigaramı içiyorum Jack. 26 yaşın ağırlığı üstümde yok, çıplağım. Bir çocuğun saflığı bir yerlerimde kök salmış, aşka ve yola; attığım adımlar şimdi iz bırakıyor, biraz tozlu biraz da kirli hane. Yarın anlaşılmaya ihtiyaç duyan ölü şairlerden olamayacak kadar korkağım belki. Anlamın biraz daha değer kaybettiği topraklardayım artık, vadi esiyor, kırların üstünde düşen kar taneleri güneşe yabancı, köpeğini her sabah gezdiren ihtiyar yorgunluktan mustarip, yalnız ve çocukluğunu özlüyor.


Bugün hayal kurdum, çocukken kurulan hayallerden, zengin ve elinde bir şeyleri değiştirecek gücün vardır, sevdiğinin yanında deniz dalgalarına eşlik eden bir tekne. Olabildiğince gerçeklikten kopuk ama yine de hayalinden ve o andan kopmak istemezsin. İşte öyle bir hayaldi bu. Yitirilmiş gençliğin sessiz sakinleri, içinde biraz ben ve onun olduğu yabancı dünyanın istenmeyen çocukları; pazarda flama açıp protesto yapan iki çılgın çocuk hatırlıyorum, birileri yazdı onları, biz yarattık bu hikayeyi ve sadece bizim içimizde var olanı gösterdik birbirimize. Diğerleri anlamadı, varsın anlamasınlar Jack.


Şimdi biraz daha yaşlıyım, suratımda biraz daha görmüşlük akar, çizgilerim var, çürük dişlerim ve hayata bakan gözlerim ölü biraz. Onsuz kaybolacak bir gelecekte kaybolmak istemeyen biri var artık. Her şeyi anlamaya çalışmak, zamandan ayrı bir nesnel düzlemde tanrı olmak isteyen birisinin hayalleri yıkıldı. Son doğum gününde onunla pasta yerken gülmesini diledi, pişman olmadan, hunharca ve pek zalimce; ardından salınan kahkahaların vicdansal çığlığı sessiz...


Her şey artık biraz daha anlamsız, anlamsız oldukları için biraz daha anlamlı artık; elinde tutmaya çalıştığın yarınları serbest bıraktığın vakit, gümüş kanatları, rüzgarla dans edeni görürsün. Sevdiğini hissedersin, burada olmakla ve yanında olmak arasında akan nehre girmek gibidir. Elini tutup sessiz olmak gerek bazen Jack. Bazen hatta yapmak, anlayamamak ve bundan korkup kuytu köşelerde saklanmamak gerek. Onu anlayıp hissettiği ve korktuğu her şeyin asılsız ve gereksiz olduğunu fısıldayan bir azizin kelimelerine sığınma, onu anla ve sus, belki sarıl, gözlerin içine bakıp yanında olduğunu hissettir. Başka türlü hissetmezsen giderdin zaten. Gitmek istiyor mu Jack? Tanrım! Tabii ki hayır. Neden Jack? Çünkü onu seviyor, bazen korkuyor, sessizleşiyor, ne yapacağını bilemiyor ama bezende Herkül’ün kanı damarlarında, Prometheus’un fedakarlığına sahip, Hades’in yalnızlığını takip eder, Akhilleus’un kaderi izler hayatını; onunlayken bir şey olduğunu hisseder Jack. Dünyayı oynatacak bir adım atmaktır mamutların tarihe bıraktığı miras gibi.


Birini çok sevdiğinde onu korumak için kelimelere ve rahatlatmaya aralanmış kaçışlara kapat kapıları, sessiz olmak görmezlikten gelmek değil Jack, anlamak belki ondan daha fazlasını ancak susup acısını yanı başında hissetmesine izin vermektir. Biliyorum, ilkte korkarsın, bir şeyler yapmalı, gözleri yaşlı Tanrım, bir şey söylemeli, belki güldürürsem geçer, ne yapmalı... Haykırışlarını bir yana koy ve sevdiğine bak, bu yeter Jack. Anla ve bazen o aziz çenenden çıkacak ulu sözleri öykülerine sakla.


Sessizce uzakta olanın kelimeleri yok, hislerini yansıtacak aynası kırık, biraz eksik biraz da kırgın hissediyor ama çabalıyor, bunu biliyorsun. Alıngan benliğin biraz daha dingin sularda yüzüyor artık. Bir şeyleri anlamaya başlıyorsun, verdiğin sevgi gösterdiğin ilgi karşılığında sen olarak geri dönememesine gücenmiyorsun. Artık biraz daha yaşlı ve daha fazla çocuksun Jack. Bu özgürleştiriyor.


Tüm kaygıları köşe at diyen şarlatan ne güzel de boyardı maskelerini, eli de pek hünerli, geçmişine karanlık örtü çekmiş, benliği kendisine yabancı. Şimdi biraz daha anlaşılır, o geldi ve maskelerin üstüne damlayan bir kaç yağmur tanecikleri düştü, her yere kırmızı ve mavi aktı, araya sarılar sıkıştı ve griler yol aldı. Şimdi ise aziz yolunu kaybetti, tanrısını öldürdü ve biraz da canavara dönüştü. Aziz olmadığında, her şeyi doğru yapmak için savaşmadığında şeytanla bir şarap şişesi devirdi; hane pek de fana herif değilmiş dendi. Hata yapmak, biraz gülmek ve ağlamaktı hayat sonuçta, kusursuz olanın kusurları aranır, aranır ki sevilecek bir şey, üstüne merhem olacak bir sevgi yeşersin. Yaralı yaralıdan anlar, gökte şatosunda tanrıya ulaşmış bir melek, ağzında acıya dair söyleyecek pek bir şeyi olmaz dimi Jack.


Bir yaz öğleninde yürürken bazı çiçekler koparılmalı ve ölürken bizle kalmalı dedi. Bazı şeyler ait olmadığı yerde yaşar, sıcak ve güvenlidir, hayattan biraz daha uzun biraz da yoldan uzaktır, biri gelip elini uzatır ve tozlu yollara davet eder. Yollara düşmek mamutların yoludur Jack. Zorludur ama ezgileri peşinden sürükler.