Yatağa uzandığın vakit, küllüğünde yanmış bir sigara, etraf dağınık, göğsün çıplak, ayaklarından tüm günün yorgunluğu kokar, masken askılıktadır; sırada zamanı öldürüp ertesi günü beklemeye koyulmakta. Gece böyledir işte Jack. Gecelerim böyle.
Ancak odamda bir hayal dolaşır, anılardan inşa edilen bir hayalet. Üstüne ince bir bez parçasını alıp yatan, çizim yapan ve bazen de sessizce utancını gizleyen bir hayalet. Sevdiğini söylemez, gözleri ilgisizdir sana bazen, hatta bir şeylerle geldim der. O hep bir şeylerle gelip gider Jack. Kötü bir şey yapmak, iyi olanı yıkıp ezmek neden bu kadar isteğim der. Neden Jack. Bunu düşündüm. İyi olanı yok etmek neden istenir?
Onu düşündüm, elleriyle yıktığı enkaza baktım. Biraz tüylerim ürperdi, hava sıcak ve ben üşüdüm. Hayatında bir kenara fırlattığı şeylerini düşündüm, neydi bu. Sevilmekten korkmaktı diyebildim fısıldayarak. Bunu arzulamaktı anladığım ama elde edince yok etme güdüsünü bastırmamanın verdiği bir ikiyüzlülüğü düşündüm, kendinde ki zıtlığın dayanılmaz acısını.
Bir kukla yarat. İçine korkularla dolu bezler doluştur. Gözlerinde hep bir kâhinlik olsun, olacak olanı, terk edileni beklemek dikilsin iplerle. O da gidecek, seni sevdiğini söyleyen sözler, sende eksilen şeylerin yerini doldurmadan, arkasına bakmadan yollanacak. Bir kukla düşün ve sevmesin kendini. Sonra seviyorum desin kendine. Bunun yalan olduğunu bilsin içten içe ama. Birisi sevince, düğmeden oyulmuş gözler, işte yine oluyor diye sayıklasın. Bu kukla hep sevgiyi ve inancı taze tutmak için elleriyle yok etmek istesin her şeyi. Ben buyum. Kaderim ve tanrının buyruğuyum. Ve beni canavar olarak gördüğünde hala sevginden bir şey kalacak mı bakalım. Beni sevdiğini söylüyorsun ama senin de diğerleri gibi sadece bir yolcu olmandan korkuyorum, canavarı görüp, beni anlamadan gitmenden korkuyorum. O yüzden sana bir şeylerle geliyorum azizim. Anla beni. Sev beni...
Onu anlıyorum Jack. Ona kızamıyorum çünkü bende hane kendimi sevmiyorum. Ve bunda sorun yok derler, beraber büyüyüp çiçek açarsınız derler. Sanırım buna inanıyorum. Dolu mantıklarla dizili sözlerim vardı benim, her soruna bir icadım, görmezlikten gelecek ve o anı unutturacak şeylerimle gelecek yüzsüzlüğüm vardı. Şimdi oturup düşünürken, biraz da sessizlik, hafif uykulu, anlıyorum ki bazen duygularına zamanı bırakmak gerek cömertçe. Onu düzeltmek onu anlamak değil, işte bunu anlıyor insan sevince.
Bir başkasının senden daha iyi ve mutluluğa ulaşmasını dilemek, biraz yamuk gülmesini, ağzında dondurma varken çirkin surat yapıp kahkaha atmasını dilemek o kadar da imkansız değilmiş hane Jack. Birisi karşında ve o birisi öyle sıradan birisi değil; tüm güzelliği ve korkularıyla, yere kapaklandığında yarası ile, güçlü sesi ve kendine has varlığıyla o sıradan biri değil senin için. Mesela aynı şeyleri dinlemezsiniz, o Türkçe, biraz da duygusal müzikleri sever, sen ise rock’n roll, sen kurguda kaybolurken o düşüncede yüzen kelimelerden hoşlanır, sabah showlarını izler sen ise oyun videolarını, onun muhteşem dil bilgisi vardır senin eksik kelimelerin ve dolu yazım yanlışın, sen surat çize dur o zihnin haritasını, cool pozlar ver, o aksine tuhaf bakışlar atsın kameraya, o konuşkandır başkalarına sen ise başkalarından kaçarsın.
Senin dolu zıtlığınla var olan, eksik bir parça bulacaksın diye senden bir yandan korkan ve bu korktuğunu gizlemek için kendinden bile sevilmekten ve ilgiden, güçlü bir kadın yaratıp inandır, kendine sevilmediğine. Bu güçlüdür, bunu bir anda kenara atamayacağın kadar yapışmıştır zamanla... bebeğim sorun değil, daha bolca dövüşlerimiz kapıda.
Hayatımda herkesten bir parça daha az sevgi kelimelerine sığındım, o benden hep uzaktaydı Jack. Anneme hiç sevdiğimi söylemedim, babama sarılmadım hiç, abimden nefret ettim, sokakta yürüyen kimseyi görmedim; odama kitledim kendimi ve kitaplara sığındım. Orada hisleri yaşamak daha bir güvenli, biraz daha benden uzak ve yakın bir şeydi Jack. Hiç bir kadın beni sevmedi, çünkü yalnızlığıma aşıktım. Onları tanımadım bile.
Erkekler ağlamaz dendi, bende ağlamadım.
Şimdi ise sevgiye dair söyleyecek yığınlarım var, onun korkutup kaçmasını, kendini kapanda gibi hissettirmekten çekindiğim ama kendim olmama şans verdiği için bundan ödün vermeyeceğim bir yanım var artık. Seviyorum ve işte ellerimin arasında. Dokun ve korkma. Ne kadar uzakta olsan da, benimle paylaştığın bir gökyüzü var, biraz mavi biraz da sarımsı bir şey. Sende mükemmeli görmediğimde sana büyülenen bir gözüm var; belki düğmeden oyulmuş.
..