Hava esiyor, hava sıcak ve sarı ceketim ile bekliyorum. Sırtımda bir çanta; içinde kaçışım, defterim ve insanlardan uzak tutacak bir kitabım var... Gölge gibiler, biraz çamura bulanmış, gülüyorlar ve yürüyorlar; hiç bir zaman onlardan olmadığımı hissettiren bir yalnızlık hali enseme üfler, tüylerim kabarmış, saçım bozukmuş aldırmıyorum artık. Suratımda iri bir sivilce peyda eyledi, sıktım o inat etti. Bana mısın demedi şimdi ise kırmızı bir leke ile yol alıyorum.
Otobüs gelmeyecek gibi, herkes palyaço gibi giyindiğim kıyafetlerime kaçamak bakışlar atıyor. Yolda yürüyen teyzenin gözleri fıldır fıldır, gençler hep konuşkan, yaşlılar nefesi ile kirletiyor dünyayı. Doğru ya, bende yaşlandım.
Bugün kedi ellerimi çizdi, tırnakları uzamış, dişleri biraz daha büyük, her pençesinde daha derine sokmasını dilediğimi fark ettim. Daha derine demek istedim, kelimelerimi anlayıp daha derine sokmasını bekledim. Onun için bir oyun, yırtılan derimden sızlayıcı düşüncelerimden kaçıp dağınık odama bakmamı sağlıyor. Ne boktan yer böyle. Fast food yemeklerin kalıntıları, yatağımda içtiğim sigaranın yanık külleri ve her yerde kokan çoraplar var. Hepsi gözüme bir iğrenç gözüktü. Hepsini yakmak istedim, makasla yırtmak.
Sonra bir sigara daha yakıp yatağıma külleri boca ettim. Kedi de sıkıldı benden ve odasına sıçmaya yollandı.
Herkes diye başladığım, yalnızlığıma ağıt niteliğinde başlattığım cümlelerimden nefret ediyorum. Az kelimeler yaratmak istiyorum. Kelimeleri öldürmek... Hane çok güzel bir şiir duyarsın ya, kalbine işler, anlamadığın bir şeylerin yerine oturtan bir varlık gibi seni sarmalar, işte öldürmek istediğim o. Hep bir şeylerin eksikliği, hep...
Otobüsteyim ve cama yaslanan kafalar yok, dalgın bakışlar aranıyor bu gözler, herkes herkese ne çok benziyor. Kaçmak istemem saçma değil, bunu kendime tekrarlayıp duruyorum.
Sınavlara girmediğim aklıma geliyor. Sınavlar umurumda değil. Üniversitenin hayal kırıklığını taşıyan nesillerin çocuğuyum. Dağınık odamda zamanla pişman olacağım anıların efendisiyim ben. Hep yanlış seçimler yaptı bu fani, bir kez doğru tercihti o. Pişman olmayacak kadar öfkeliyim sanırım kendime bugün, herkes gibi gülemediğim için, kendime aşığım, ulu bir yalnızlığım var diye. İçimde doluşan hoşnutsuzluğa karşı kusamıyorum. Kendimi sevemiyorum bu gece. Kendimi öldürdüğüm fantezilerim var öğlenleyin. Hayali arkadaşım var; ismi Jack. Onu yaşlı biri olarak hayal ediyorum, boş bakışları olan beyaz sakallı biri.
Ağzında kelimeleri yok, ben konuşurken dinleyen bir iradesi var. Anne ben hasta mıyım?
Herkes konuşurken müzik var, otobüsten attığım adımlarım ve yolda yürürken kimseyi görmediğim bozuk gözlerim. Önüme bakıp hiç bir şeyi görmeyen ben, bu kalabalığın içinde kör olmayı başarıyorum, bunda iyiyim. Görülecek her şey ölü zaten. Arkadaşımın yanındayım, yapmacık bir maskem var ve o beni hiç bir zaman göremeyecek, buna izin vermeyecek kadar alışığım. Sevdiği kız şehirdeymiş, gel kahve ısmarlayim dedi. Kahve aldı ve gözleri arkada, omzumun ardında yiten umutlarında. Herkes bir şeylerini ardında yitirmemiş midir zaten.
Oturup konuştuğumuzda, içinde bulunduğum sıkıntıların ve boşluğa fırlatılmış benliğimden söz ettim. Güldü ve anlamadı, soruları yoktu, gülünecek bir espri etmedikçe insanların gözünde kalabalık bir nesneyim. Kendimi hiç komik biri olarak görmedim, herkesin ruhunu emen bir vampirim, dişlerimde günahlarım var, aralarına sıkışmış, dilimle dilimle çıkarmaya uğraşsam da beni bırakmayan günahlar. Artık onla beraber anlaşılma isteğimin öldüğü yerdeyim. O anladı beni, başkalarında kapandı kelimelerim.
Kendimi bin yaşında gibi hissediyorum, her şeyi yaşamış bir ihtiyar, hiç bir şey bilmeyen aptal. Kafamı cama yasladım ve cesedimi eve taşıyorum. Her yer kalabalık, sokak ışıkları altında sinekler birikmiş, hava esiyormuş, kahven soğukmuş. Sözün bittiği bir gün.
Kendime bu hüznün içine bırakma isteğimi bastırmıyorum. Ona öyle dedim, kabul et ve şimdi bende sıra. Bugün hüznüme sigaram, eskiden sessizleştiğim müziğin uğultusuyla bırakıyorum kendimi. Bugün güzel bir gün bebeğim.
Senin kahkaha attığını duyar gibiyim, heyecanlı olduğunu, kendini göstermek istediğini ve o anın içinde olduğunu hisseder gibiyim. Bunu bilmek ne güzel bir şey. Bir tutam ferahlık sıcak havada.
Benim için endişelenme, ben melankolik biriyim, bu gece o gecelerden. Sessizliğin içinde karanlığa bırakıp uzandığım gece. Yarının sabahında değişen ruh halimle kendimi sahtekar ilan edeceğim, parmak sallayacağım günden; seni üçkağıtçı.
Eve geldim ve yatağa attım kendimi. Kedi elime saldırdı, bir çizik daha. Son cümleler için havalı kelimeler düşünüyorum. Düşündüğüm şeyleri siliyorum. Biraz çişim var, biraz boş vermişlik ve sipariş ettiğim kitaplar yarın gelecek mi diye düşüncelerim ve elbette sen.