Kahvaltıyı kahve ve sigara ile açmak, ağızda gecenin bıraktığı ekşimsi bir tat varken tutamadığın sözlerle kandırarak uyanmanın ne olduğunu biliyor musun Jack? Ben bilmiyorum, en azından uzun süredir bilmiyorum. Evet bu son diyerek tüketilen bir ömrün bitiş çizgisini hayal ederek bir nebze umuda tutulmak. Tekrarlanan yarınlar ve geceler. Pişmanlık kanser gibidir Jack, tüm vücudu esir alana kadar bırakmaz ve sen sürünürken artık birisi çamurlu çizmeleriyle üzerine basıp geçsin istersin. Kozandan çıkmış bir kelebek olmayı bekleyemeyecek kadar yarınların ihanetine maruz kalmışsın. Her bastırdığın an katlanarak bir çığ olmuş, onu durduracak ne gücün var ne de isteğin. Hiç bir şey yapmak istemiyorum dersin kendine ve yarınlara sözler sıkıştırırsın. Ah o yarınlar! Kocaman sessizliği biriktirip üstüne çullanan yarınlar!
Keşfettiğin şey senin mezarın olur Jack ve sen onu fark etmezsin bile. Tutulmamış sözlerle toprak atarsın üstüne bir yaz gecesi. At ve kurtul. Asıl olan şey kocaman bir yıkımdır ve sen bunu bilirsin, bunu arzularsın Jack çünkü umut edecek cesaretin seni terk etmiştir. O uzaklarda kaybolmuşken hiç olma isteği ile tutuşursun. Ne de olsa seni durduracak kimse yoktur etrafta. Sen de kendini taşıyamaz halde zamanı yersin.
Bir başka gözlerde var olur insan Jack. Bunu yadsıyamayacak kadar iyi tanırım. Çığlık atarak doğan bebek annesin yüzünü güldürdü. Acı çeken velet babasını gururlandırdı hayatta olduğu için. O ağladı ve hayat değer biçildi; aşık olduğu annesi babasının otoritesinde bir tutsak misali uzakta. Babası annesiyle aldattı onu. Aynadaki gördüğü diğerini, futbol oynayan çocuğun beğendiği şeylerle değiştirmek istedi. Bir kukla düşündü ve ona inandı; kolları şişman dedi zayıf olanıyla değiştirdi, göbeğini beğenmeyen teyzeye kilden zayıf bir göbek yaparak karşılık verdi. Bir onun gözünde var oldu bir diğerin iştahlı beğenisinde arzuyu, gücü keşfetti. O zayıfladı diğerlerinin gözünde bir değeri olduğunu hissetti. Artık konuşamayan ve sessiz fısıldayan bir gölge değilim dedi. Zayıfım ve güzelim. Bunu falanca kişi dedi. Dedi ve herkes bir şey dedi Jack. Onu kim suçlayabilir. Zayıf olduğunda sesi çıktığına inanan benliği, erkeklerin arasında zayıfken onun söyledikleri şişman yakın arkadaşından daha çok dinleniyorsa, ruj sürmüş bir sürünün içinde iltifatlarla dolu bir güzellik kadehi kalkıyorsa sana, sende bir şeyleri farklı yapardın Jack.
İnsan kendini oldu olası mezar kazmayı sever. Öldüremez belki başkasında var olan benliğini, o şey, cesaret ve ya varoluşta dikilmeyi unutulmuş bir ayrıntıdır belki, önemi de yok zaten. İnsan hep bir mezar taşı olsun ister. Yağmurlu havada demlediği çayından yudumlarken o kapının aralıkta kalması değerli bir itirafın gizlenmiş günahıdır Jack. Kimseye fısıldamayacağı edepsiz bir günah. Senin günahın nedir Jack?
Herkes korkar, ben korkuyorum, yazdıklarım ve baş başa kaldığım düşüncelerden. Durakta yalnız sigarasını otlanan adam bir günahkar, zamanı çalmış ve bencilce harcamış onu. Kimse bilmiyor Jack kimsenin ne bildiğini, kimse kimse hakkında bilmedikleriyle tanrı olmayı oynamaktan da geri durmuyor. Zayıfla ve güçlü ol, çok çalış ve eve ekmek yerine pasta getir, oku ve kendini as. Hepsi gökyüzüne iliştirilmiş bir ülkenin bayrakları gibi sahte ve gülünç. İnsan gülünç bir şey Jack. Yarınlara sözler veririz ve sözler bir cam gibi çatırdatıp dağıldığında onları toplarız, ellerimiz kanar, tırnağımıza batıp parmaklarımızı acıtır; birleşen cam artık eskisi değildir, yamalı bir rüya, o rüyaya ihtiyacımız vardır ve biz yine o kırık şeylerin üstüne sözler karalarız, kocaman yalanlar, o kırılmaya devam eder. Kim kurtaracak bu inden seni Jack?
Hatırlıyorum da ergenken ayna karşısında suratımı yumruklamıştım. Acı hoş bir şey, bunu hissetmiştim. Düşüncelerinden yer etmene izin verdiğin tüm yargılar fiziksel bir dayanağa sırt dayadığında nasıl da iyi hissederiz kendimizi. Hak ettin seni küçük piç. Bir yumruk bundan daha üstün bir gerçekliğe parmak basar; işte istediğin ve sana sunulan tüm bakışların, yalnızlığın ve sözlerin karşılığı bir tutam acı. Bunu kabul et ve bir köpek gibi yatağında kıvran şimdi.
Ben çok kıvrandım Jack o yorganın altında. Çok bekledim bir şeyleri, o şeyler hep benden uzakta başkalarına uğrarken bana yabancıydı Jack. Sonra fark ediyorsun ki beklenen yolda ölmüş ve sen cesetti sırtlayıp ona bir ruh üflemen lazım. Bunu kendi acının içine gömülerek değil bir başkasının sıcaklığını ve sevgiyle üstünde titrerken hissedersin. Sevgi yaralayıp korkutsa da özgür bıraktığını inkar edemezsin. Sana bir tercih sunar. Ne muhteşem bir görü ne de bir kurtuluş kapısı. Onu aralayacak kadar cesur oluverdiğim için kendime sarılma izni veriyorum Jack. Ona sarıldım ve yazmaya başladım. Onu gördüm ve kabul ettim. Şimdi o sevgimle köşe sıkışmış biri yatıyor yanımda, şüpheli düşüncesi aklında bir gelgit yaratıyor, tekrar tekrar yalanmış bir yaşamın değiştirilmez gerçekliğe tutulduğunu itiraf ederken bir şeyleri değiştirmek isteyen gözlerine hayran hayran bakıyorum çünkü ona hayranım. Başka söze gerek var mı Jack. Onu bir şeyleri fark etmekte ve korkmasına rağmen denemekten çekinmeyecek kadar cesur.
O yanımda Jack.