Öylece uzan, düşünecek ve üstüne yazacağın şeylerin yükünden uzakta bir hayalin kırıntısı ile avun, üstüne bocalanan rüzgara dilen ve ışıktan kısılan gözlerini devir. Jack ile konuş, uzaktakine özlemle sigara yak.


Yatarak ve uzanarak elinde bolca olanı öldür, ez kafasını, onda senden çok var; zaman parmaklarında öylece durduğunda nasılda sıkıcı, ondan mahrum kaldığında nasıl da değerli olduğunu hatırla ve nankörlüğüne küs. Vicdanınla mutfakta dolan. Dikkat, ayağına saldıran bir kedi, dişleri yeni ve kıllı bacağında merak ettiği bir şey var. Şimdiden sıkıldı Jack, odasına kitle.


Arkadaşın, gece rüzgarlıyken, herkes özenerek kıyafetini üstüne geçirip sigarasını yakmışken çağırır seni, kahve pahalı ama gel kendini uzaklaştır kendinden der, senin ise isteğin boğazında kalmıştır bile. Hayır dersin ve oturup öykünü bitirmek istersin. Kahveyi evinde iç Jack, kedinin ayağında iz bırakmasına izin ver ve parmaklarınla korkut onu, sonra adam gibi otur ve yaz. Yaptığın en iyi şeyi, sadece yaz.


Ben yazar olmak isterdim, şimdi sadece birisine yazmak isterim, söyleyecek kelimeleri olmasa da bakan biri. Baktığında hane çıplaksındır Jack ve korkmazsın, sorun değil demez ama çok şey söyler o bakışlar. Ben yazmazdım onsuz şimdi yazamadan duramam yokluğunda.


Ben bugün çok uyudum, ben o gittiğinden beri çok uyuyorum Jack. Zamanla ne yapacağını bilmeyen bir tek o değil. Hep bir esneme hali, gözlerde ıslaklık, gören ağlamakla suçlar... Sahi o zaman nasıl işler, onunla bir çocuk gibi yaşamayacak kadar büyüdük mü gerçekten, kahkaha atarken bitiş çizgisi neden beklenir, yarınlar neden hep özlenir Jack. Sende bir şey bilmiyorsun dimi?


Saatlerce bir şeyin bitimini beklersin, o biter diğer bir sonu ararsın ve o da biter. Ben şimdi çoktan yatağımda o bitişin bitiği yerde sigara içiyorum, kahvem soğudu bile. Onlayken kahvem hep bir sıcaktı Jack. En küçük sıradan rutinlerin bile büyük heyecanlı ayak sesleri vardı. Duyardın onu, sabah yapacağın kahvaltıyı ve sessizce geçen anda çıkan bir fikri kovalardın ve saat önemsiz bir aksesuar. Yaşadığın anda kaçışların bile kaygısızca var olurken, uzanıp gözyaşları dökmekten geri durmazdık hane.


Ama şimdi uzanmış öylece zamanla alay eden bir adamım, zaman da benle eğlene dursun dördüncü kahvemi içsem mi yoksa uyusam mı ayrımında kocaman bir üşengeç herifim. Kafamın içinde fotoğraf çekmek isteyen bir maymun, bir kısa film fikriyle tepinen goril, çizmek isteyen bir orangutan ve film izlemek isten bir şempanze var. Onları susturacak tembelliğim ise uykulu, vicdanım sessiz yarına, zamanı öldürdüğüm kanlı elime bakıp haince sırıtacak Jack. Ertesine güne yığdığım sözler erimiş demirle yazıldı bugün, diğer gün ağıt yakılacak, değersiz ve iradesiz bir gölge, sokarım bu işe deyip tekrar tekrar uyuyacak. Ben bu hikayeyi hep yaşayanım Jack. Bir tek o varken değişen hikaye bu.


Kelimelere sığındığım bu anlarda neden diye sormak pek cesurca gözükse de bariz bir cevabı var, onun için Jack. Gün ölüp doğmadan bir kırıntı bırakmak arkamdan, zamandan ve mekandan, kendisinden uzaklaştırıp bazen ayna bazen de kocaman bir başkası yaratmak hayatında. Aynı hislerin içinde gülen iki mamut ayak izleri çizmek tarihe. Sence değmez mi buna kelimeler Jack.


Yazıyorum çünkü buna ihtiyacım var, doktor hap verdi, hafif bir neşe anı dedi o küçük şeye; hayatımda kaybolan neşenin özgürlüğünden edip cebime sokmak ne kadar etik Jack. Ona yazıp sessizce sigara içerken ne kadar o var hayatında demen ise ne kadar anlamsız. O da korkar durur bundan; gül ve bensiz dans et, o zaman seninle gülebilirim beraber der bakışları. İçimde bir canavar var, soğuk bakışlı bir kadın, içtiği sigarasını topuklu ayakkabısında ezerken geriye kül bırakmadan giden bir gölgesi var. Bensiz de gül ki o canavar kükrerken, kadın çantasını almadan giderken gözyaşların solmasın yüzünde. Bana aziz der, kendisine bir dondurma ısmarlar. Ben çok uzun zamandır o kadının gitmesi ile korktum, şimdi ise tek dileğim biraz daha kelime... Hayır demek istiyorum Jack, senle güleceğim, sensiz seni özleyeceğim, onsuz var olmayı pekala başarırım, yazarım bir yerlere, eksik hisseder bir iş bulur ev tutarım kendime, kitaplarım ve kedim olur ve bir de soğumuş kahvem. Ama onsuz bir şey istememek korkaklık değil bunu bilirim. Ait olduğun yuvanı bulduysan özlem hep peşi sıra yakalar seni, orada bir huzur hali var, bazen kavgalar ve sessizlik, sıcak yemek ve dalgalı bir uçuruma bakan deniz var; yüreğini yakan bir sevgi hali ellerinde yanar, seversin bazen, bazen ise acıtır, soğuktan korur seni, kim olduğun hakkında kocaman bir hayat var onda.


Şimdi enkazda bir imparatorluğum, zamanı kesip biçen bir kasap dükkanım da uyuklayan bir adamım. Kocaman sessizliğimi kimseyle paylaşmayan cool bir çocuğum, onun yanında geveze olmayı arzulayan bir aziz. Kedime mama vermem gerek, biraz bu uykulu gözlerin üstüne yorgan çekmek gerek, dördüncü kahvemi yarına saklarım sanırım, kocaman dudaklarımdan ıslak bir öpücük çıkı verir ve bu esintili geceyi terk esip sıcak topraklara, güneşin düşman bilediği palmiye ağaçlarının olduğu vadiye yollarım, o uyur ve ben hayaliyle şarkımı fısıldarım; gözlerinde parlıyor, dudaklarında bir kaç ölü kelime, ellerinde eskimiş bir kalem, korkma çiz canavarını, parlıyorsun güzelim.