Son derece kısa kariyerinde Janis Joplin, devamlı olarak kendini mahvetme uçurumunun kıyısında yalpalayıp durmuştur. Billie Holiday'de olduğu gibi, yaptığı blues müziği bu kadar etkili kılan şey; Joplin' in uyuşturucu bağımlılığı ve gönül ilişkilerinin kederleriyle mücadelesiydi. Yine de Pearl albümünü kaydetmek üzere stüdyoya girdiğinde gemisinin burnunu düzeltme yolunda gibi görünüyordu. 1968 tarihli Cheap Thrills ile altın plak statüsüne erişen Joplin, Big Brother And The Holding Company'den ayrılmış ve çok yönlülüğü daha fazla olan Full Tilt Boogie Band'i kurmuştu. Ayrıca biraz durulmaya da karar vermiş ve nişanlanarak evlilik yoluna girmişti. Elbette ''durulmak'' göreceli bir kavramdır. Albüm kapağında Joplin her zamanki "dostlarıyla" poz vermişti. İçkisi ve sigarası.


Pearl, Joplin'in sadece dönemin en iyi blues şarkıcısı olmadığı, aynı zamanda dönemin en iyi şarkıcısı olduğu yönünde ikna edici bir argümandır. Move Over 'ın Full Tilt Boogie saldırısıyla başlayan ve matemli Cry Baby ile devam eden Joplin, sözlerini elle tutulur bir dram ve tutkuyla doldururken muazzam bir vokal çeşitlilik sergiler. A Woman Left Lonely 'de ortaya koyduğu performansı dinleyince insanın Joplin'i, Bessie Smith gibi gelmiş geçmiş en büyük isimlerle kıyaslamaya girmemesi gerçekten çok zor. Joplin aynı zamanda nasıl iyi vakit geçirileceğini de biliyordu. (Me and Bobby Mcgee ve Mercedes Benz)


Geriye dönüp bakıldığında albümdeki en etkileyici çalışma Joplin'in ağzından çıkmış tek bir kelime dahi içermez. Buried Alive In The Blues şarkısının vokallerini ekleyemeden Hollywood'da bir otel odasında aşırı dozda eroinden ölü bulunur. Ölümünden sonra piyasaya çıkan Pearl albümü, listelerin zirvesine kurulacak ve sanatçının efsanesini sonsuza dek yaşatacaktır.