Jules Verne bizleri, yine farklı bir açıdan yaşam ve zaman arasındaki dengeyi gösterdiği eseriyle karşılıyor. Kitap, bir saat ustası olan Zacharius Usta'nın kibir ve şeytana uyduğu için hazin bir sonla ölüme gittiğini anlatan ve konunun anlatım dili ile çok güzel bütünleştirildiği bir kitaptır.

Zacharius Usta, ünü sınırları aşmış bir saat ustası olarak karşımıza çıkıyor. Saatleri sadece kendi kasabasındaki insanların değil, milyonlarca insanın alıcı olduğu bir yapıya sahiptir. Kendisinden aldıkları saatlerin bir süre sonra bozulduğunu fark eden alıcılar Zacharius Usta'nın evine geliyorlar ve saatlerin bozulduğundan, artık eskisi gibi güzel saatler yapamadığından söz ediyorlar.

Zacharius Usta yenilgiyi kabul etmiyor, bu nedenle de kibir ve nefretle buluşan bedeni artık dua etmekten uzaklaşıyor, sadece bilim uğruna adımlar atmaya başlıyor. Bu saatlerin bozulmasının sadece kendinden kaynaklanmadığı, bunun başka bir nedeninin de olabileceği ihtimali ile çözüm aramaya başlıyor. Kibrine yeniliyor ve sonunda da hazin bir çöküşe uğruyor.

Kitabın ana konusu olarak; aslında kibrin insanları ailesinden, çevresinden, inançlarından, emellerinden nasıl uzaklaştırdığından, sadece körü körüne bir bağlılığı getirdiğinden ve bunun mutlaka kötü bir sonunun olacağından söz edilen bir kitaptır.

Tüm saatler teslim ediliyor fakat Zacharius saatleri kendi kalp atış hızına göre düzenlediği için ve zamanla yaşlandığı için ölüm kapısını çalmaya başlıyor, bu nedenle de saatler artık bozuluyor. Bu noktada farklılaşan bir anlatım söz konusudur. Kendi kalp atış hızına göre saatleri ayarlaması ve kendini ölümsüz gibi görmesinden dolayı tüm saatlerin bozulması söz konusu oluyor. Bozulan tüm bu saatlerin arasında tek bir saat kalıyor. Bu da "ölüm saati"dir. Ölüm saati de diğer saatler gibi bozulduğu zaman artık Zacharius'un sonu gelmiş demektir. Bu nedenle hırslarına yenik düşerek bu saati aramaya başlıyor. Bu arama esnasında kızı ile damadını ayırmak için de elinden gelini yapıyor. Çünkü ikisi de Zacharius'un yanlışlarını yüzüne vuruyorlar.

Zacharius Usta; üslup olarak Jules Verne'nin diğer kitapları gibi akıcı ve sürükleyici bir şekilde kaleme alınmıştır. Konu olarak ise Zacharius Usta dünyaca ünlü bir saat ustasıdır. Usta kendine öz güveni yüksek olan biri olduğundan da kendini zamanın tanrısı ilan eder. Fakat zamanla yaptığı saatler birer birer bozulmaya başlar ve alıcılar satıcıdan gelip ücretlerini almak isterler ve alırlar. Zacharius Usta bu duruma çok üzülerek yataklara düşer. Bir gün yaptığı tek bir saatin çalıştığını öğrenir ve onun peşine düşer. Buna rağmen usta hiçbir zaman kibrinden ve bencilliğinden ödün vermez. Kitabın ana fikrine bir kez daha gelecek okursak; bilim ve maneviyat içinde bocalayan bir ustanın hırsı, kibir, bencilliği ve ölümsüzlük hissi üzerine yazılmış, bir solukta okunabilecek bir eser ve ders çıkarmak için de çok etkili bir kitap olduğunu düşünüyorum. "Tanrının dengi olmaya kalkan sonsuza kadar lanetlenecektir." diye de ölüme meydan okuyan adamı ve kitabı özetleyen bir cümle ile çarpıcı bir kapanış yapmıştır.

"Varlığımı dünyaya dağıttığıma göre yaşayacak ne kadar ömrüm kaldı artık! Çünkü ben, Zacharius Usta, imal ettiğim bütün bu saatlerin yaratıcısıyım! Bu demir, gümüş ya da altın kutuların her birine ruhumun bir parçasını hapsettim. O lanet olası saatlerden biri ne zaman dursa kalbimin durduğunu hissediyorum, zira saatleri kalp atışlarıma göre ayarladım!" Bu alıntı ise kitabı özetler nitelikteki bir ifadedir.

Hırsınıza yenik düşeceğinizi hissettiğiniz zaman eğer inancınız varsa Tanrı olmaya kalkmayın, sadece Tanrı'nın yardımıyla bir şeyler yapabileceğinizin farkında olun!