Kaburgamdan Gelen Aşk

Bir nefes boşluğunda doğdu kadın,

Tanrının parmak izleriyle çizilmiş,

Varoluşun en derin çukurlarında,

Bir kaburganın yitimiyle doğan tamamlanış.

Bedenimden koparken bir kemik,

Özümde titredi yüzyılların sancısı.

Eksilenin yerine konan güzellik,

Acıya dokunan, aşkın ta kendisi.

Kaburgamda saklıdır adın,

Ağrıyan yerimdir, ama iyileşmeye razı.

Varlığın bana derman,

Yokluğun, bu dünyanın devrilmiş manzarası.

Ey kadın, sen ki bana kadar eğilensin,

Bir kemik parçasından sonsuzluk yaratırsın.

Dünyanın taş duvarlarına rağmen,

Beni eksik, beni tamamlanmaz bırakırsın.

Varoluş, bir boşluğu kabulleniş midir?

Yoksa kaburgadan çıkan bir şiirin yankısı mı?

Sensizliğe dair ağrıyan ne varsa,

Bir aşk, beni ben yapan yaprağın kırılması.

Her nefeste yankılanan bu sızı,

Tanrı’nın fısıldadığı ilk kelime: "Sen."

Ve ben, kaburgamın sancısında,

Sonsuz bir aşkla sana dirilen adam.