Küçüklüğümden beri severim trenleri. Gara koşa koşa giderdim hafta sonları, sırf kalkış anını izlemek için. İnsanları izlerdim; kimisinde yetişme telaşı, kimisi rahat sigarasını tüttürüyor. Vedalaşanlar, gözyaşı döken sevgililer, oğlunu askere gönderen ana-babalar… Önce o düdük sesi gelir, son yolcular da biner. Sonra arkasından rayların takırtısı duyulurdu, vagonlar ardı ardına dizilmiş on-on beş tane. İçeridekiler hep tebessüm halinde, suratı asık hiç kimse yok ya da bana öyle geliyor. İçeride mucizevi bir şey olmalı herkesi güldüren, el sallamalarına neden olan. İki dakika önce ağlayanlar onlar değildi sanki. Evet evet kesinlikle içeride bir şey var, vagonlara binince dert keder kalmıyor. Bütün yüzleri izledim tek tek, gözyaşı akıtanlar da mutluluktan akıtıyor bence.


Ben de bineceğim bir gün trene. Tamam babamın işi burada olabilir,başka şehirlerde akrabalarımız da yok ama bir gün ben de bineceğim işte. Biletimi kendim alacağım artık neresi olursa. El sallayanım olur muydu acaba? Annem yaşasaydı kesin o gelirdi. Babam çalışıyor; bir sevdiğim, sevenim de yok.Kemalettin’i mi çağırsam? Kemalettin tek arkadaşım ne de olsa. O da benim gibi beş parasız. Bu devirde parası olan parası olanla arkadaş oluyor sadece, iyi de oluyor belki, yoksa nasıl ayak uydurayım onlara? Evet evet iyi ki zengin bir arkadaşım yok.


Hayatta hiçbir yerde mutlu olamadım, o vagona bineceğim ve mutlu olacağım. Bir aydır çalışıyorum,iki gün sonra ilk maaşımı alacağım. Doğu ekspresine bilet alırım kesin çünkü en uzun yolculuk onda dediler. Dağları ovaları seyrede seyrede giderim. Çok güzel olacak tam hayallerimdeki gibi.

İki gün ne çabuk geçti anlamadım. İlk maaşımı aldım ve direkt gara koştum. Bir gün sonraya biletimi aldım, paramın bir kısmı arttı üstelik. Yolda güzel güzel yer, içerim; hem konaklayacağım yerler için de lazım. Allah’ım çok mutluyum şu an! Hiç mutlu olamadım diyordum ama trenin biletini almak bile yetti bana, binince kim bilir mutluluktan havaya bile uçarım. Kemalettin de gelmeye ikna oldu, daha ne isterim ki bu dünyada.

Sabah erkenden kalktım. Yıllardır Ankara’da olmama rağmen gözden kaçırdığım bir şey varmış, köyün kahvesinde gazetede gördüm. Cahilliğimden dolayı yeni öğrendim. Tabii ki ilçede yaşadığım için bunlar, yoksa bilmez miyim canım?Metro yapılmışmış merkezdeki ilçeleri birbirine bağlayan, bu metro denen şey trenin yavrusu gibiymiş. Yerin altından gidiyormuş, gerçeğinin tadını vermez ama pek bir merak ettim hem deneyim olur trene binmeden önce. Sonuçta o da raylar üstünde gidiyor. Trenim saat ikide, ben on ikide merkeze insem metroya biner yolculuk eder bakarım sağa sola; ne güzel! Acaba orada da yolcu edenler, el sallayanlar var mıdır? Aptal kafa, neden olsun gideceği mesafe 5-10 dakika altı üstü.


Merkeze indim ve metroya bindim, çok güzel bir şey! 6-7 vagonu ve sinyalle açılan kapanan kapıları var. İlk gördüğüm yere oturdum. İnsanlarla yüz yüze karşılıklı gidiyorsun. Ben sevmiyorum insanlarla göz göze gelmeyi; en iyisi gözlerimi az kapatayım, tren saatine yarım saat kala iner geçerim. Tam vaktinde yetişirim. Tıkır tıkır ray sesleri, sanki ninni gibi insanın uykusunu getiriyor; bıraksalar uyurum vallahi.


Allah’ım uyumuş kalmışım! Saat biri elli beş geçiyor. Hayır, olamaz! Çabucak Ulus’ta inmem lazım. Ulus’ta iner inmez gençlik parkı ile stadın ortasından geçen yoldan koştum, hem de deli gibi ciğerlerim patlayana kadar. İki yüz metre kala bir düdük sesi. Olamaz, hayır, olamaz! Bekle beni, ne olur bekle!

Gara kan ter içinde girdim ama takır takır ray sesi ile hareket etmiş trenin arkasından bakakaldım sadece. Hayallerim de gidiyordu trenle beraber. Neler neler düşünmüştüm halbuki, o trene binince artık keder kalmayacaktı, mutlu olacaktım ben.

Kemalettin'i gördüm uzaktan, yavaşça yanıma geldi.

''Treni kaçırdın be dostum!'' dedi.

Evet basit bir heves uğruna hayalim olan treni kaçırmıştım. Hayat treni kaçmıştı!

Gözlerim yaşlı ve dudaklarımda Orhan Veli’nin bir şiiri:


Garibim

Ne bir güzel var

Avutacak gönlümü

Bu şehirde,

Ne de tanıdık bir çehre;

Bir tren sesi

Duymaya göreyim

İki gözüm iki çeşme.