Apartmanın kapısından çıkalı on beş-yirmi adım olmuştu ve hafiften başlayan yağmur sebebiyle parkamın kapüşonunu örtüyordum ki çıktığım evde bir şey unuttuğumu fark ettim. Evin sahibini aramak için telefonu elime aldığımda gördüm: Bir cevapsız çağrı! Geri aradım.
—Sigarayı unutmuşsun!
—Evet. Bir de dergilerin üzerinde sarı bir bere var mı?
—Bakayım…
—Geliyorum.
Yeniden yola koyulduğumda ne kapüşonu geçirmiştim kafama ne de bereyi. Yağmur şiddetini artırıyordu. Birbirleri arasında asla neden sonuç ilişkisi kurulamayacak olayların, söz konusu insan olunca nasıl böyle etkiler yarattığı düşüncesi tabii ki o an aklımdan geçen şeyler değildi. O sırada yalnızca hızlıca oradan uzaklaşmayı, uzaklaşırken de iki yıla yakın bir süre önce biten ilişkimi düşünüyordum. O ilişkiyi bırakmamla bu evden çıkmam arasında bir neden sonuç ilişkisi vardı çünkü. Hatta biçim ve oluş olarak paralellik gösteren iki olay diyebilirim. Hayatım: Başka zamanlarda birbirlerine paralel yanlışlar… Ama o an bunun nadir -belki de ilk-doğrulardan biri olduğunu düşünüyordum.
Geleceği biliyormuş gibi sıcak yağmur havasına rağmen beremi kafama geçirdim ve son dört tek kalan paketten bir sigara yakarak yürümeye devam ettim. Otogara geldiğimde çoktan bitmiş olan sigara paketini çöpe atarken sekiz saatlik yol boyunca dinleyeceğim tek şarkı kulaklarıma ilk kez fısıldıyordu. Yolculuk boyunca, sanki geride bırakmam gerekenlerden sıyrılmama engel oluyormuş gibi hissettiren tek şarkıya sığdırdığım duygulardan, gerçeklerden ve yüzüme vurmayı başarabildiğim yalanlarımdan; hemen arkasında oturduğum, her ihtiyacım olduğunda elini uzatacak, gerekirse son sigarasını verebilecekmiş gibi görünen, hayatın acımasız ve soğuk gerçekliğiyle merhameti yüreğinde tek kazanda eritebilmiş şoförün pek haberi yoktu. O sadece benim evrenimdeki paralel yanlışlardan birini asileştirmek suretiyle ona doğru yönü vermek ve çamur rengindeki sislerin içinden çıkmak için o koltuktaydı.
Muavin bağırdı:
—‘’…..’’
Benim için son duraktı. Otobüsten indim, çantamı sırtıma alıp bir sigara yaktım. İçimde hayat yolculuğumda aldığım iyi bir karara ve geleceğimi kurmak için attığım ilk adıma dair buruk bir gülümseme vardı. Bir türlü emin olamıyordum. Yolda bir dakika bile uyuyamamıştım. Uykusuzluktandır deyip ilk dumanımı havaya bıraktım ve şehir içi servislerinin beklediği alana yürüdüm. Servisin kalkmasına birkaç dakika kala çantamı sırtlayıp otobüsten indiğim yere koştum. Sarı beremi içinde unuttuğum otobüs kalkıyordu. Seslenerek durdurmaya meylettim ancak o sırada kapılar kapanmış ve motor hareket almıştı. Şoförün gözlerinin içine bakmaya çalıştım ancak o yaşamın devinimini sürdüren dişlilerden biri gibi yan aynalara bakarak geri geri park yerinden çıkıyordu. Gülümsedim. Kulaklığımı taktım, şarkıyı değiştirdim ve insanların içine karıştım.