Yolculukta dinlenilen şarkıları açıyorsun ki şimdi zihnin yavaşça bulanıklaşabilsin. Kayıp şehirler hayal ediyorsun ve sen görünmez bi gezgin. Tüm bu kalabalıktan, bitmek bilmeyen gürültüden işte böyle sıyrılıyorsun. Kaçmak zorundasın çünkü. Bunun bi sonu yok biliyorsun ve sende oyunu kurallarına göre oynuyorsun.

Belki bi yaz akşamındasın şimdi uzun bi çayırın ortasında ya da ışıklarla dolu bir cadde de kardan kaymadan yürümeye çalışıyorsun. Ellerini toprağa sürtüp gözlerini açmıyorsun. Çünkü oyun bu ya, her adımı hissediyosun yine. Ve sessizlik. Bu kent de ki tek insansın belki de. İzleyen gören yok. Yargılanma korkusu ve kaçamak bakışlarda. İstediğinde kendine güzel bi kahve ısmarlıyabilirsin ya da çiçeklerle ilgilenmeye devam edersin.

Zaman geçtikçe oraya daha da ait oluyorsun. Gözlerini açınca ve müziğin sesi biraz kısılırsa tüm bunların kaybolacağı hissini unuttun artık. Sadece anın tadını çıkarıyorsun. Güneşi tenini yakışından rahatsız olmuyorsun ya da yumuşacık bir rüzgarın bedenini gezmesinden. Kaçamak ya da saklanmak belki ama en tatlı oyunlardan değilmidir