"Kadere inanır mısın Neo?" diye sormuştu Morpheus. Peki siz inanır mısınız? Birçoğumuz dinimiz gereğince inanırız kadere. Bazıları ise inanmaz. Tabii ki her şey inanç meselesi. Kimisi şöyle der: benim kaderimde birini öldürmek varsa benim suçum nedir ki? Aslında ben şöyle düşünüyorum: kader olasılıklardan ibarettir. Yani mesela; ben burda yazdıklarımı uzun zamandır düşünüyordum. Ama şimdi yazmaya başladım. Bu yazıyı yazarım yahut yazmam. Ya da siz okursunuz yahut okumazsınız. Kader dediğimiz şey seçimlerden ibaret olabilir mi? Seçtiğimiz şeylerle oluşan yollarda devam mı ederiz hayatımıza acaba?
Yani kaderi bi' yol ayrımı gibi düşünelim. Kendinizi bir yolun başında gibi düşleyin. Önünüzde de dört tane daha yol var. Bir seçim yapacaksınız ve yaptığınız seçim hayatınızda değişikliğe sebep olacak. Siz ikinci yolu seçerseniz o seçim sizi bir yere götürecektir. İkinci yolda ilerlediğinizi düşünün. Sonra karşınıza başka yol ayrımı çıkacak ve bu böyle devam edecektir. Burda sorumluluk tamamen size ait olacaktır. Çünkü ikinci yolu siz seçtiniz. Sizi zorlayan olmadı. Ya da Tanrı, bu ikinci yoldan gidecek, demedi. Birinci yolu seçseydiniz yolun sonunda daha farklı şeyler olurdu. Hayatımızdaki seçimler gibidir işte. Siz bir şey yapmayı seçtiğinizde o seçimin sonucunda bir şeyler olacak.
Yani Tanrı belki de şöyle demiş olabilir: "Eğer bu, bu seçimi yaparsa hayatı şu yönde devam edecektir. Ama eğer şu seçimi yaparsa hayatı başka yönde devam edecektir." Yani sonuç olarak yaptığımız şeylerden kaderi yazan değil biz sorumluyuz bence. Hem böylece irade ve kader birbiriyle çelişmez. Benimde önümde iki seçenek vardı. Bu yazıyı paylaşmak veya paylaşmamak. Ben de zaten paylaşınca olacak olan şeyleri merak ettiğimden dolayı paylaşıyorum.