Hafızalarda yeniden hatırlanabilir oluşun yalnızca acılar mı?

Ya da o uçsuz, serin vadide bir başına dik duruşlu genç bir fidan mı başın göğsümüzde halâ..

Vadide serili aile yadigarı İran usulü işleme bir halı,

Bir sehpa, üzerinde buğusu kalmış ruhu esrik çay bardakları..

Kulakları sağır eden sessiz bir sohbet başladı

Sadece duymak besleyebilirdi bu sessizliği..

Bir şeyler anlatmak istiyorum,

Muhtemel bu kısa misafirliğin sebebi birkaç kücük haber alma umudu belki..

Ama uzun zamandır ben de bilmiyorum kim nasıl biliyor musun

Kalbim burkuluyor özlemden bazen

Fakat bazense, yalnızca uzak olmayı ve özlemeyi yeğlemekle geçiyor yaşam.

Sizin orada işler nasıl? Diyemiyorum.

Hem gözlerin yaşar gibi bakıyor

Hem de, söylemiştim

Bu, kulakları sağır eden bir sessizlik..

Vadi, halı ve çay bardakları.. hepimiz sustuk seni dinliyoruz

Havada sessizlik uçuyor

Ekşi bir karanfil kokusu var.

Sanki az evvel annem karanfilleri ateşe verip duşa girmiş gibi..

Birazdan mutfağa gidip kuruttuğu papatyaları kaynatacak her şeyden habersiz.

Haberi olsa eminim papatyalarını ocakta unuturdu 

Tüm var yakarışıyla rüyamı yarıda böler 

Kısık sesiyle rica ederdi ‘lütfen selam söyle’.

Ve belki daha bin-çok rüyaya sığmayacak cümleleri vardır dişinin ucunda.

Bir ela gözlü daha aldı çantasını senin ardından,

tıkıştırdı içine kim bilir kaç umutsuzluğu

Ya da tam aksine umuda koşan birkaç reçeteyi.

Bu ne yaman bir gen aktarımıydı böyle.

Veba bu.

Bir veba geçirdik..

Bu anı bizde çok silikleşmeden

Karşılıklı koltuklarda oturuyoruz seninle,

Konuşmam gereken onlarca konu arasından hiçbiri 'neden' sorusunu katiyen içermeyen, fakat yalnızca senin yeni dünyana ait birçok merakım halâ taze ve canlıyken

Hepsi yok oldu.

Farklı bir evrendeyiz burada her şey bir anda yok olabiliyor Af-ola.

Biz halinden memnun, ölümle yaşam arasında duran o ince çizgideki kadife kumaşlar üzerinde karşılıklı oturmaya devam ediyoruz.

Sen hiç ölmemişsin

Ben, herkesin soru işaretlerini ceplerime doldurup

Gerisin geri dünyaya götüreceğim birkaç saniye sonra..

Tek bildiğim uzak bir yerden geldiğin.

Mutlusun, ela gözlerindeki ışık halâ çok canlı, ışıl ışıl..

O beyazın sarımtırak evrilmişi.. 

hiçbiri yok.

Yalnızca yaşam rengi.

Bu rüyanın etkisiyle seni tekrar hep yaşarkenki duru bakışın ve neşenle hatırlıyorum.

Belki de hatrımdaki sülfür sarısı anları tazeleme ziyaretindi bu

Tanrıların kusursuz sanat yönetmenliği ışıklarla devreye giriyor.. 

Flash , şak ve şak..

Teşekkürler Tanrılar..

Harika bir akşamdı, böyle bir akşam insana ancak venüs gezegeninde nasip olurdu.

Müthiş uzun bir süreydi,

ama her nasılsa bir tükenişi yaşıyorduk

Varoluşsuzduk..

Sonra, gittikçe alçalıyordu gerçekliğin acımasız düzeyi.

Elde kalan sefil bir tortu.

Belli belirsiz bir meydanda üzeri boş kadife koltuklar

Ve karanfil kokusu ortamdan dağılırken,

Sen şimdi çoktan, ormanda bir yerlerde kaybolmuşsundur.

Biz sıtmalı boşluklarla dolu hayatta kaldık.

Acelemiz yok, daha birbirimizin öldüğünü göreceğiz.

“Herkesin selamı var,”