Nedeni aramak mı ? Doğruyu aramak mı ?



İlk insanın başlangıç ihtiyaçları olan beslenme ve barınma ihtiyaçlarının dert edilecek düzeyden çıkmasıyla birlikte antik çağ yaşayanları farklı ihtiyaçlara yönelmişler. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında inanç sistemleri geliştirme, tarımı daha verimli hale getirme, ticaret için yeni keşifler yapma gibi ihtiyaçlarını karşılamak için girişimlerde bulunmuşlar. Bazı coğrafyalar ve kültürler ise bu dönemlerde daha avantajlı konumda olmasından dolayı daha derin düşünen ve sorgulayan bir konuma gelmişler.


İyonya..

Antik çağın cenneti desek çok da yanılmayız.


Jeopolitik konumda ticaret yollarının kavşak noktası olması, deniz ticaretine uygun sahil şeridinde yer alması İyonya’ya büyük avantaj sağlıyordu.


Daha önemlisi devletin herhangi bir dininin olmaması, merkezi bir otoriteye bağlı olmayan şehir devletleri şeklinde yapılanması müthiş bir düşünce ve bilimsel çalışma özgürlüğü sağlamıştır.


* (İyonya’nın bugünkü İzmir ve Aydın sahil şeridine denk düşmesi meselenin sadece coğrafya olmadığını da gözler önüne seriyor)


Böylece İyonya’da felsefe ve bilim hızlı bir gelişim göstermiş, batı felsefesinin temelleri atılmıştır. Büyük Thales ile birlikte matematik ve astronomi çalışmalarının yanında filozoflar “arkhe”nin peşine düşmüşler ve böylece uzun bir düşünsel serüven başlamıştır. (arkhe: evrenin temel taşı, ilk madde, düzen …)



Evrene karşı merakın gittikçe artması ve akabinde filozofların evrene bir neden-düzen- aramasıyla çeşitli teoriler ortaya atılmaya başlamış.(determenizm kök salmaya başlıyor!) Thales arkhe’yi su olarak belirlerken öğrencisi Anaksimandros’un arkhe’siyle soyut bir kavram olan “aperion” ortaya atılmış; Anaksimenes ise arkhe’nin hava olduğunu ileri sürmüştür.



Pythagoras(Pisagor):

“Evren ancak muhteşem bir aritmetik düzene ve harmoniye sahip”


Pythagoras (Pisagor) olguya çok daha yaratıcı bir taraftan yaklaşmış ve arkhe’nin ancak sayılar ve aritmetikle açıklanabileceğini söylemiştir. Ona göre bu evren ancak muhteşem bir aritmetik düzene sahip olabilir ve mutlak bir matematiksel “harmony”e sahiptir.


Bu fikirleriyle birlikte en dikkat çekici ve felsefeyi bir makas ayrımına getiren düşüncesi ise ruhların ebedi bir göç halinde olduğu, kişinin yaşantısına göre ruhun daha iyi veya daha kötü bedenlere göç ettiği düşüncesidir. Bu düşüncesiyle Pythagoras aslında arkhe’yi aramasının yanı sıra doğru yaşamayı araştırmaya başlamıştır.(ahlak felsefesinin de temellerinin atıldığı söylenebilir).


Pythagoras’tan sonra gelen insanlar için artık iki ayrı odak noktası olmuştur.



Nedeni aramak mı ?

Doğruyu aramak mı ?



“Yaşam bir şenlik gibidir. Bazıları şenliğe zafer ve ödül kazanmak için katılırlar. Diğerleri iş yapmak amacıyla gelmiş hırslı ve açgözlülerdir.Bir başkası ise izleyicilerdir. Bunlar gerçeğin peşindedirler.En iyileri ise izleyicilerdir.”


Pythagoras



Bir filozof kadar bu sorgulamalarla hemhal olamayacağız elbet.. Fakat düşünmeyi durduramadığımız da bir gerçek. Bundan sonra akla gelen seçenekler ise şunlar oluyor:


Nedenlerin peşinde koşarak ilk(veya salt) nedene hiçbir zaman ulaşamamayı göze alacağız


ya da


Doğrularımızın peşine düşerek adım atmayı sürdüreceğiz..