Kadın kapıyı çaldı, adam ağır ama emin adımlarla kapıyı açtı, kadın sinirliydi veya sinirlenecekti, bir koku vardı, bir sorun olduğu belliydi, kadın ve adam hiç konuşmadılar, adam yerinden hiç kıpırdamamış gibiydi, kadın ise hiç gelmemiş gibi ama mutfakta çay demleniyordu, sesler vardı veya adam öyle olmasını umut ediyordu, adamın gözleri kapalıydı, hayal kuruyordu, hayalinde mutluydu, kadın hiçbir zaman mutlu değildi, hayal de kurmuyordu...
Adam kapı çaldığını düşündü, zar zor yerinden kalktı, kapıda kimse yoktu, mutfakta demlenen çayın kokusu geldi burnuna, adam yerinden kalkıp kalkmadığına emin olamadı, çay kokusundan da emin değildi aslında, gözlerini açmış mıydı, rüyasında mutluydu, kadın hiçbir zaman mutlu değildi, rüya da görmüyordu...
Adam kapıda dikiliyordu veya öyle olduğunu hayal etti, kulağına cızırtılı bir gramofon sesi geldi, yan daireden olmalı diye geçirdi içinden ama oturdukları binanın yanı boştu, uzun zamandır müteahhit ile anlaşmazlık devam ediyordu, kadın yatak odasına geçti, çay içer misin diye sormadı adama, sorsaydı adam içerim diyecekti/lütfen, bacağına sürtünen kedinin aç olabileceği aklına geldi, kadın bu kediyle hiç mutlu değildi, kadın hiçbir zaman mutlu değildi, aramızda kalsın kedileri de sevmiyordu...
Adam iki dakika önce neden kapıda dikildiğini düşünüyordu oturduğu kanepede, oturuyordu veya biraz uzanmış da olabilirdi, içi geçmişti sanki beş dakika, çayı da buz gibi olmuştu, birisi kediye mama vermişti, karnı tok ve gururlu bir şekilde halıda yürüyordu antreye doğru, yatak odasından çıkan kadın duşa giriyorum diye seslendi, onu da çağırabilirdi, galiba kadın bu adamla hiç mutlu değildi, kadın hiçbir zaman mutlu değildi, aramızda kalsın adamı da sevmiyordu...
Kadın duştan çıkınca kendisine çay yaptı, yanına da bir dilim ıslak kek koymuştu, adam bu keki çok severdi, ufak bir parça kediye verdi, kedinin başını okşadı ama kadın kedileri sevmezdi ki. Adamın olduğu koltuğa baktı, kadının gözleri doldu, bir koku geldi adamın burnuna, kan kokusuna benzer, mesafeyle ilgili, soldan sağa okununca toprak çıkan, kadın elindeki tabağı bırakıp banyoya gitti, kadın ağlıyordu, adam yanına gitmek istedi ama yerinden kalkamıyordu; adam beş yıl önce aynı mevsim, kadın eve gelmeden intihar etmişti, son bir bardak çayını içmiş, son şiirini yazmış, kediye mamasını vermiş ve...
Kadın banyodan gelince adamın oturduğu koltuğa oturdu, bir koku vardı, beş yıl sonra ilk defa adama sarılıyormuş gibi hissetti, keşke dedi içinden... Keşke onu ne kadar sevdiğimi anlatabilseydim...
Not: Resim Dall-e tarafından çizilmiştir. (Van Gogh tarzı olmasını ben istedim.)