Yasak, her şey yasak. Düşünün bir kere… Gerçi düşünmek de yasak, hiçbir şey istediğimiz gibi değil ama yine de yaşamak zorundayız; düşünmeden, yarını düşünmeden, geleceği düşünmeden yaşamalıyız çünkü düşünürsek suç işlemiş sayılıyoruz. Düşünmeden yaşamış bir neslin günahını biz çekiyoruz, bir ömür hiç düşünemeyecek bir nesiliz ama onlar kendisi seçti düşünmemeyi. Oysa biz düşünmek istiyoruz, hatta derin, çok derin düşünmek.


Bugün buradayız, hayattayız, yaşıyoruz evet ama ya yarın? Ya öbür gün? Sokakta yürürken eski sevgilim tarafından başımdan vurulmayacağımın garantisini verebilir mi kimse bana? Eski sevgilimi geçtim, hiç tanımadığım yabancı uyruklu biri ya da yabancı uyruklu da değil, herhangi biri, suçlu olduğu halde hala elini kolunu sallayarak sokakta dolaşan biri tarafından öldürülür müyüm sizce yarın? Ya da öbür gün?


Akşam arkadaşlarınızla dışarı çıkmak istediğinizde mesela, hava karanlık olur da eve yalnız nasıl dönersiniz diye düşünmek zorunda kaldınız mı siz hiç? Geceyi geçtim, gündüz bile koskoca şehirde gidebileceğiniz bir sürü yer varken gidemediğiniz oldu mu? Orada çok insan yoktur, belki tenhadır diye? Bunu okuyan bir hemcinsimse kesinlikle olmuştur aksi takdirde hiç sanmıyorum. O yüzden kadın ve erkek asla eşit değildir. Sözde aynı haklara sahibiz evet ama hiçbir zaman eşit olmadık, olamadık. Bu suçu erkeklere yüklemiyorum tabii ki, bana kalırsa bu suç Tanrı'nındır. Bizleri böyle ötekileştiren, böyle yalnız ve güçsüz hissettirenin o olduğunu düşünüyorum.


Yıllardır böyleydi, bir şeyler düzelir gibi oluyor sonra bir haber görüyorum sosyal medyada, bir kadın sokak ortasında başından silahla vuruluyor. Günlerdir bunun üzerine bir şeyler yazıp yazıp siliyorum, kime ne diyeceğimi bilemiyorum, kızıyorum, sinirleniyorum ama asla elimden bir şey gelmiyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz olamaz, bu söylediğime kızacaklar vardır biliyorum ama hele bir kadınınki asla bu kadar ucuz olamaz. O kadın ki geleceğin annesi, bu dünyaya yeni bireylerin gelmesini sağlayacak olan biricik varlık.


Siz hiç eski sevgiliniz size öfkeli diye evden çıkmaktan korktunuz mu? Muhtemelen korkmadınız, ben korktum. Ben haftalarca dışarı her çıktığımda arkamı dönünce onunla ya da o çok güvendiği mafya kılıklı akrabalarıyla karşılaşmaktan korktum. Çalıştığım yere yakınmış akrabaları diye işe gitmekten bile korktum. Evet evet, 21. yüzyıldayız ve ben korktum, korkuyorum.


Kendimi en son ne zaman güvende hissettim? Sanırım çocukken annemin ya da babamın elinden tutup da bir yere gittiğimde emin oldum başıma bir şey gelmeyeceğinden. Artık hiçbir şeyden emin değilim. Evet ben 23 yaşında kocaman bir kadınım, bir üniversite öğrencisi ve bir diş hekimi adayıyım ama ben kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Bunları yazarken ne kadar kırgın, üzgün ve öfkeli olduğumu hissedebiliyor musunuz? Bunun cevabını bilmiyorum. Bu dünyaya ve insanlara karşı olan güvensizliğimin sebebi kim onu da bilmiyorum ama artık bitsin istiyorum.


Belki bunun nedeni ta yıllar öncesinde kadınların kütüphanelere girmesini yasaklayan o çok sevdiğimiz ölümsüz yazarlardır. Hani o kocaman anahtarlarını gizleyen, hani kadınlar kitaplarına dokunursa kirleneceğinden korkan o koca koca adamlar. Belki de onları bu şekilde yetiştiren, biricik oğullarına hiçbir kadını layık görmeyen anneleri. Belki de hem annelerini hem de o adamları yaratan Tanrı.


Bir şekilde yıllardır hatta yüzyıllardır süregelen bir gelenek bu. Kim ne derse desin toplumda erkek, kadından üstün sayılıyor. Mesela erkek aldatırsa affedilir ama eğer aldatan kadınsa ahlaksızdır. Toplum eşini aldatan bir erkeği er ya da geç affeder ama kadın affedilmez hatta cezalandırılır. Hani kadın erkek eşit diyorduk? Üzgünüm ama hepsi palavra. Bana kalırsa bu suçu işleyen kişi kadın da olsa erkek de olsa affedilmemelidir, cezalandırmak da bize düşmez. Eşitlik dediğimiz şey budur. Bu yaşadığımız dünyada biz kadınlar hiçbir zaman erkeklerle eşit olamadık.


Ne yazık… Şu koskoca dünyaya herkes sığdı, herkes bir şekilde kendine bir yer edindi. Biz kadınların ise yeri hep sallantıda. Bugün var, yarın yokuz. Efendilerimizin canı nasıl isterse öyle olmak zorundayız. Olmamızı isterlerse orada oluruz, istemezlerse bizden öncekiler gibi birer hayalete dönüşür ve tarihe gömülürüz.